Hakkını helal et annem!

Anne en güçlü bir sanatçıdır, en güzel eseri de yavrusudur. Ve paha biçilemeyen tek şey anne sevgisidir. Anne ile evladı arasında kopan tek bağ ise, göbek bağıdır. İşte o yüzdendir ki anneler çocukları ile alakalı belki her şeyi göremezler ama kalpleriyle her şeyi duyar ve her acıyı yüreklerinde his ederler. Çünkü onlar cennetin ayakları altında saklı olduğu annelerdir.

Elimize diken batsa, canımız yansa veya başımız dara düşse vay anam dediğimiz annelerimizin hastalığında, yalnızlıklarında biz nankör evlatları hep uzaklarında oluruz. Bazen kaderin bazen de ekonomik şartların bizleri gurbete ittiği zaman ve dönemlerde hep anne hasreti ile yanar tutuşup dururuz. İşte bendeniz de bu hasretle 44 yıldan beri yanıp tutuşmaktayım. Annemin yaklaşık 4 aydan beri hastalığında gerektiğinden fazlası ile yanında olamamanın kederi ve derin üzüntüsü içerisindeyim.

Bana “mutluluğu anlat” deseler; annem yaşıyor der susarım. Çünkü beni benden çok sevdiğine inandığım tek insan annem der geçerim. Bana dünyayı kucakla deseler, koşar gider anneme sarılırım. Çünkü  hiçbir doktorun tedavisi, senin öpeyim de geçsin sözün kadar işe yaramıyor anne. Ah anne, ah annelik müesesi sen ne kadar kutsal bir şeysin! Getir ayaklarının altını öpeyim ki cennet kokun içime sinsin annem.

Herkesin bayramda gidebileceği bir köyü, bir baba ocağı, bir ana kucağı var, şimdi ben babasız ve annesiz ne yapayım Annem. Hislerine ve güvenilmez insanları bir bakışınla anlamana ihtiyacım var annem. Ah o tatlı gülüşüne, sevecen gözlerine, şefkatli yüreğine, hele bir de (Lavkemi) yavrum deyişine ölürüm anne. Kelimelerle anlatılamayan fedakârlık ve karşılıksız sevgiyi, tarif et deseler bana tereddütsüz sadece “annem” derdim. Bana, okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğu sorulsa tereddütsüz annemdir der geçerdim. Seni gurbetteki hayatımdan daha çok özledim annem. Kokunu gülüşünü bakışını ne yaparsam yapayım yine de affedişini.

Sevgi dolusun, merhametlisin, koruyucusun, fedakârsın. En önemlisi iyi ki benim annemsin. Seni çok seviyorum annem.  Buralar buram buram sen kokuyorsun anne. Nasıl bir masalmış bu hayat denen efsane, bir türlü mutlu son yazamadık be anne. Gençlik geçer, aşk söner, bütün ağaçların yaprakları dökülür; fakat bir annenin gizli ümitleri hiç sönmez baki kalır.  Sen benim için her şeyden daha ön planda, herkesten daha değerlisin. Meğer dilimdeki ve beynimdeki en güzel kelime senin adınmış be anne. Şimdi daha iyi an lıyorum ki sana her telefon açtığımda seslenişimde ya acım diniyor ya da sevgim coşuyormuş annem.

Hadi kalk anne bak gün doğuyor sabahlara. Sensiz iyi değilim anne. Ne olur bu gece sen gel rüyama, sesnsizlikten ağlayan gözlerime sen dol bu gece çaresizliğime merhem ol yalnızlığıma gelmeyeceksen de. İyi değilim anne… Ayaklarının altında cennet ile gezen mübarek kadın, senin hakkın hiçbir zaman ödenmez.

Ah ne hayatlar ümidiyle, zamansız düştük yollara. İlk yenilen biz değildik elbet gün oldu kendimize, gün oldu yalnızlığımıza, gün oldu dünyaya küstük. Ağlama be anne benim için ağlama. Ben de herkes kadar aldım acılardan, ağlama anne benim için ağlama, bende herkes kadar yandım. Biliyorum ki; Anne hakkı asla ödenmez, sevmeye de ömür yetmez. Ve yine biliyorum ki bütün dünya benim olsa, bir tane Raziye annem etmez. Bir anı en fazla ne kadar ağır olabilir ki? Ben anıları, fotoğrafları, ben senin yokluğunu kaldıramam artık Annem…

Bana sevmeyi, umut etmeyi, dertleri def etmeyi, güçlü olmayı ve gerçeklerle yüzleşmeyi öğrettin. Benim annem olmakla kalmayıp uzakta da olsak varlığınla bana arkadaş, dost, öğretmen oldun. Sen benim hayattaki en değerli varlığım en kuvvetli dayanağım varlık sebebimdin. Bütün doğrularımda, yanlışlarımda, bütün başarılarımda, başarısızlıklarımda, üzüntümde sevincimde hep bana gölgem kadar yakın olduğunu derinden hissettim.

Kalkıp gelemeyeceğini artık çok iyi biliyorum. Yine yalnızlığın ile baş başa kaldım annem. Çıktığın ebedi göçte yolun acık, hesabın kolay olsun. Rabbim seni iki cihan güneşi serveri aleme komşu eylesin.  Hakkını helal et annem.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Tarih katliam kulübesi olmaktan çıkmalıdır

Aziz Dağtekin Yazdı Adil yönetici hakkında Allah Rasulü bir hadis-i şerifte buyuruyor ki “Kıyamet gününde …

Bir yanıt yazın