Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Son yıllarda yaşananlara üstten baktığınızda artık hiçbir şey tesadüf gibi durmuyor. Türkiye’ye dönük saldırılar artık silahla değil; karikatürle, ekranla, sosyal medya kampanyalarıyla, belediyeler eliyle, küresel operasyonların içerideki figüranlarıyla yapılıyor. Ve bu operasyon artık sahada!
Dikkat edin!
- Bir yandan Peygamber Efendimize (s.a.v) alçakça saldırılar düzenleniyor,
- Diğer yandan camilere, kiliselere, kanaat önderlerine saldırılar provokatif şekilde servis ediliyor,
- Aynı günlerde Avrupa’da Ekrem İmamoğlu maskeleriyle FETÖ’cüler yürüyor, Berlin’de Almanya Sosyal Demokrat Partisi İmamoğlu’nu serbest bırakın çağrısı yapıyor.
Soru şu: Bu kadar tesadüf aynı günde olur mu?
Hayır, bu artık sıradan bir tesadüfler zinciri değil; çok katmanlı, çok aktörlü ve dış akılların yönettiği sofistike bir kuşatma planıdır. Perde arkasındaki akıl; Londra’da strateji geliştiriyor, Washington’da senaryo yazılıyor, Tel Aviv’de detaylar şekilleniyor. Bu kurgu Brüksel’de masaya yatırılıyor, Berlin’de diplomatik ambalaja sarılıyor, Strazburg’da sahneye konuluyor. Ve içeride, bu oyunun taşeronları sahneye çıkarak senaryoyu birebir uyguluyor.
CHP artık yalnızca bir muhalefet partisi değil. Avrupa’nın şekillendirdiği yeni Türkiye anlatısının içerideki siyasi tercümanıdır. Sivil görünümlü, Batı’da alkışlanan, içeride mağdur pozuna bürünen bir figür yaratıldı: Ekrem İmamoğlu.
İmamoğlu yalnızca bir belediye başkanı değil; algı mühendisliği projesinin vitrin yüzü. Özgür Özel ise bu operasyonun siyasi sözcüsü haline gelmiştir.
CHP, 2016 sonrası FETÖ’nün terörist imajından sıyrılarak oluşturduğu yeni sivil mağduriyet anlatısını içeride taşıyan yapıya dönüştü. Artık amaç belediyecilik değil; devletin reflekslerini kırmak, Türkiye’yi dışa şikayet etmek.
Bugün bir diğer önemli mesele de CHP’li belediyelerdeki sistematik yolsuzluk ağıdır. Bu artık sadece usulsüzlük değil; devlet kaynaklarının örgütlü biçimde kuşatılmasıdır.
Barış Yarkadaş, TGRT canlı yayınında şu şok açıklamayı yaptı:
Ankara İl Başkanının oğlu neden İzmir Belediyesi’yle ticaret yapıyor? İzmir CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu kooperatif işine girmiş. 3.5 yıldır hakkında soruşturma var ama hala koltukta! Ümit Erkol’un oğlu da işin içinde. Bu belediyecilik değil, bu sistemli bir siyasal rant organizasyonudur!
Bu sözler CHP’nin içinden geliyor. Bunu biz değil, onların gazetecisi söylüyor.
İstanbul’da Rüşvet Çetesi: Kimin Parasını Kimlerle Paylaştınız?
19 Mart 2024’te İBB tarihinde ilk kez çeteleşme, rüşvet ve kamu kaynaklarının suç örgütlerine aktarılması gerekçesiyle çok sayıda kişi tutuklandı. Bu sadece bir belediye skandalı mı?
Hayır. Bu, devletin ekonomik damarlarının içeriden kesilme girişimidir.
Ve hemen ardından sokak olayları… Tıpkı daha önce denenen Gezi tipi kalkışmalar gibi. Amaç belli:
- Huzuru bozmak
- Devleti provoke etmek
- Halkı sokağa dökmek
- Türkiye’yi içeriden zayıflatmak
Öte yandan Leman Dergisi’nde yayımlanan sözde karikatür, aslında sadece bir çizim değildir. Bu doğrudan İki cihan güneşi server-i alem peygamberimiz Hz. Muhammed’e yapılmış planlı bir saldırıdır. İfade özgürlüğü adı altında sahneye koyulan bu saldırılar, halkın sinir uçlarına dokunmak için bilerek servis ediliyor.
Amaç belli! Kutsala saldır, halkı tahrik et, devletin müdahalesini bekle, ardından Türkiye’yi özgürlükleri yok eden ülke gibi lanse et.
Bu klasik bir psikolojik harp tekniğidir.
Tetikleyici içerik → Tepki → Müdahale → Uluslararası propaganda
Bu kadar çirkin ve organize işlerin arkasında yatan gerçek şudur: Türkiye artık içeriden değil, dış merkezlerden yönetilmeye çalışılıyor; adeta küresel güçlerin bir satranç tahtasına dönüştürülmek isteniyor.
Artık mesele partiler arası bir yarış değil.
Mesele belediyecilik de değil.
Mesele sudur! Kimin adına konuşuyorsun, kimin ajandasını taşıyorsun?
Berlin’de Almanca metinle Türkiye’yi şikayet eden bir genel başkan…
Strazburg’da yürüyen FETÖ’cüler…
İBB’de kurulan rant çeteleri…
İzmir’de belediyeden ihale kapan partili çocukları…
Ve hepsini mağduriyet kalkanıyla meşrulaştıran bir medya düzeni…
Bu bir işgal projesidir.
Bu, içeride kurulmak istenen yeni bir sivil vesayet sistemidir.
Soru net! Bu oyunu içeriden kim bozacak?
Türkiye’nin bağımsızlığı artık sadece sınırlarını korumakla değil; yalanlarla örülen algı operasyonlarına karşı doğruları savunmakla, halkın zihnini zehirlemeye çalışan manipülasyonlara karşı uyanık kalmakla, aklı korumakla, refleksleri ayakta tutmakla mümkündür.
Devletin kurumları bu satırları yalnızca bir makale olarak değil; bir uyarı, bir ihbar ve bir milli refleks olarak görmelidir.
Çünkü vesayet artık tankla değil;
- Söylemle,
- Kalemle,
- Karikatürle,
- Sosyal medya akınlarıyla kuruluyor.
Ve o karanlık hikayeyi en çok içeriden konuşanlar yayıyor.
Son sözümüz şudur! Vatan, kalemle de savunulur!
Bugün bu oyuna karşı sessiz kalan herkes, yarın sesini kaybedebilir.
İçerideki iş birlikçilerle yüzleşmeden, dış saldırılarla baş edemeyiz.
Bu bir siyasi makale değil. Bu, devletin güvenlik hafızasına yazılması gereken bir çağrıdır.
Unutmayın!
Silahla yapılan teröre karşı hep birlikte direndik.
Şimdi sıra kalemle kurulan tuzaklara, ekranlardan pompalanan yalanlara, algıyla yürütülen sinsi teröre karşı birleşmekte.
Çünkü bu artık sadece bir yazı değil…
Bu, milletin sinir uçlarına dokunan karanlık oyunun açık delilidir.
Bu, içerideki ihanetle dışarıdaki planın nasıl birleştiğini gösteren bir ifşadır.
Ve bu, devletin güvenlik hafızasında yer alması gereken açık bir çağrıdır.
Bu satırlar bir siyasi tercih değil, bir vatan refleksidir.
Bu yazı, suskun kalınırsa nelerin kaybedileceğini haykıran bir son uyarıdır.
Bu bir yazı değil; bir dosyadır.
Bu bir görüş değil; bir ihbardır.
Ve bu ihbar, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine yönelen tehditlere karşı, milletin susmayan vicdanıdır.
Ya şimdi bu oyunu bozacağız…
Ya da yarın, sustuğumuz için hep birlikte bedel ödeyeceğiz.