Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Bugün İslam coğrafyası tarihin en zorlu imtihanlarından birini vermektedir. Bir zamanlar tek bir sancak altında birleşen ümmet, şimdi suni sınırlarla ayrılmış, fitneyle zehirlenmiş, kardeşi kardeşe kırdırılan bir hâle getirilmiştir. Bu ne yazık ki yeni bir oyun değil. Bu, yüzyıllardır sahnelenen ve her defasında aynı başarıyla oynanan bir tiyatronun devamıdır.
Tarihten ders almak isteyenler için Osmanlı’nın çöküşü ibretliktir. İngiliz aklıyla yetiştirilen sahte dervişler, hain ajanlar ümmetin içine sızdı. Mezhepler üzerinden halkı böldüler, halifeye olan sadakati yok ettiler. Neticede koskoca imparatorluk parçalandı. Bugün Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen suni sınırlar hâlâ ümmetin kanayan yarasıdır.
Ve şimdi aynı senaryo İran üzerinde oynanıyor. Mossad ajanlarının İran’da bir atölyede dron üretmesi, sadece teknik bir mesele değildir; bu bir zihinsel işgalin parçasıdır. Aynı yöntemle Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yapıldığı gibi önce içeriden çökert, sonra dışarıdan vur taktiği yürürlüktedir. ABD ve İsrail’in vekil örgütleri bu yıkımı sahada uygulayan maşalardır: PKK, PJAK, DEAŞ, FETÖ…
İran geçmişte Türkiye’ye dost değil düşman olan yapıları besledi. PKK’nın kanlı kolu PJAK’a operasyon yapmadı, adeta göz yumdu. Ama unutulmamalıdır ki, bir yılanı besleyen el, gün gelir o yılanın zehrine maruz kalır. PJAK, yakında İran’a sırt dönecek, özerklik isteyecek ve Batı İran’ı kana bulamaya çalışacaktır. Bu, sadece bir tahmin değil; istihbarat verileriyle desteklenen bir gerçektir.
Türkiye’den koparılamayan toprak, İran’dan koparılmak isteniyor. Çünkü bu senaryonun yazarı İngiliz, kanlı Senaristi ve finansörü ABD, uygulayıcısı eğit-donatçısı da İsrail’dir. Bu kirli beyinlerin kendi elleriyle kurdukları terör örgütlerini, önce beslerler, kullanışlı bir aparat gibi kusursuz bir şekilde kullanırlar, süresi dolunca da ortadan kaldırmakta tereddüt etmezler. anlayacağınız bu kirli üçlü şeytani akıl ümmeti önce parçalıyor, sonra birbirine kırdırıyor ve en sonunda çöp politikası ile herkesi tasfiye ediyor.
Hatırlayın!
- Usame Bin Ladin, zamanında kahraman ilan edildi, sonra kendi adamları tarafından infaz ettirildi.
- Saddam Hüseyin, desteklendi, sonra idam ettirildi.
- Kaddafi, yıllarca susturulduktan sonra linç ettirildi.
- DEAŞ, önce kuruldu, sonra temizlik operasyonları bahanesiyle yok edildi.
Hepsinin ortak yönü şudur: İslam coğrafyasında birliğin önüne geçen, Batı’ya hizmet eden herkes, günü geldiğinde ihanet ettikleri efendileri tarafından yok edildi. Şimdi sıra İran’da mı?
İran’a Çağrımızdır!
İran, artık inatlarını bırakmalı, samimiyetle “biz nerede hata yaptık” sorusunu sormalıdır. Türkiye’ye düşman olan örgütleri desteklemeyi bırakmalı, FETÖ benzeri yapılarla yollarını ayırmalı ve ümmete yönelmelidir. Kardeşlik, karşılıklı güvenle olur. İran, Türkiye, Pakistan, Azerbaycan ve Irak el ele verirse bu ümmet ayağa kalkar. O zaman ne ABD, ne İsrail, ne PKK, ne PJAK; hiçbiri tek bir adım bile atamaz.
Bu Böyle Biline!
İslam ümmeti bir vücut gibidir. Bir uzvu acı çekerse, diğerleri de huzursuz olur. Böl, parçala, yönet; sonra çürüt ve çöpe at stratejisine karşı en güçlü silah birliktir. Bu saatten sonra susan, duran, izleyen herkes bu kirli oyuna ortak olur. İran geç olmadan öz eleştiri yapmalı, tövbe etmeli, ümmetin safına geçmelidir.
Unutmayın, bugün Türkiye ve İran aynı cephededir. Dün yapılan hataların bedelini torunlarımız ödemesin istiyorsak, şimdi kardeşlik zamanı, şimdi vahdet zamanıdır. Ümmetin ipine sarılan kazanır, dışına çıkan yalnız kalır ve kaybeder.
Yayınlayın, paylaşın, uyandırın!
Bu makale İslam coğrafyasının dört bir yanına ulaşmalı. Her evde, her gönülde yankı bulmalı. Çünkü artık susma zamanı değil, uyanma zamanıdır. Bilemem anlatabildik mi?