Türkiye Susarsa Tarih Konuşur

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalamaya çalışanların hedefleri bozulacaktır” ifadesi, sadece bir temenni değil, çok yönlü bir jeopolitik uyarıdır. Bugün Suriye toprakları, İsrail’in dizayn etmeye çalıştığı bir istikrarsızlık haritasının merkezinde yer alıyor. İsrail, bu haritada kendine daha fazla alan açabilmek adına özellikle kuzey ve güney aksında suni fay hatları üretmeye, bu fay hatlarını da uluslararası meşruiyet kılıfı altında destekletmeye çalışıyor. Ve maalesef bu kirli planın destekçileri arasında sadece Tel Aviv yok; Washington ve Londra da bu denklemde açıkça yer almakta.

11 Haziran’da ABD’nin Suriye Temsilcisi Tom Barrack’ın yaptığı “Şara çevresinde bir koruma sistemi kurmalıyız” açıklaması, bu planın şifrelerini içeriyor. Koruma adı altında hedef, Şara’yı kuşatma ve kontrol altına almak. Aynı günlerde İsrail’den gelen “Şara’yı ortadan kaldırmalıyız” çıkışı ise bu açıklamaya adeta çengel atar gibi destek veriyor. İsrail ve ABD’nin söylemlerindeki bu paralellik, Şara’yı stratejik bir kavşak noktası olarak hedefe yerleştirdiklerini gösteriyor. Ancak mesele yalnızca bir kasabayı ele geçirmek değil; Türkiye’nin çevresinde ikinci bir terör kuşağı oluşturmak ve bölgedeki Arap-Kürt-Türk ittifakını dinamitlemektir.

İngiltere’nin son dönemde bölgeye dönük sessiz ama kararlı ilgisi de dikkat çekici. Gladio tipi yapılar üzerinden yürütülen operasyonel hazırlıklar, bölgede yeni bir vekalet savaşı tetiklenmek istendiğini düşündürüyor. Bu yapıların hedefi açıktır. Suriye’nin üniter yapısını daha da zayıflatarak kaosu kalıcılaştırmak ve bu kaostan pozisyon kazanmak. İsrail’in  hukuk tanımaz, kural tanımaz tavrı sadece Ortadoğu’yu değil, artık küresel düzeni de tehdit eder hale gelmiştir. Bugün Filistin’de 58 bin masum insanın kanı akıtılırken, aynı zihniyetin Suriye’de de başka maskelerle sahneye çıkması tesadüf değildir.

Böyle bir tabloda Türkiye, sadece bölgesel bir aktör değil, aynı zamanda oyun bozucu, denge kurucu bir güçtür. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye’deki Kürtler de bizim kardeşimizdir” vurgusu, Türkiye’nin yaklaşımının etnik kimlikler üzerinden değil, ortak coğrafya ve kader üzerinden şekillendiğini net biçimde ortaya koymaktadır. Bu bakımdan Suriye’deki halk, artık resmi düzeyde Türkiye’den destek istemeli ve bu talebi Birleşmiş Milletler’e bildirmelidir. Türkiye’nin bu talebe olumlu karşılık vermesi ise yalnızca insani bir görev değil, jeopolitik bir zorunluluktur. Trump’ın geçmişte söylediği “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elindedir” ifadesi boş bir övgü değil, bölge gerçeğinin altını çizen önemli bir tespitti. Ancak artık bu anahtarın nasıl kullanılacağı, sahadaki dengeleri kalıcı olarak belirleyecek.

İddialara göre İsrail’in derin istihbarat unsurları Suriye bölgesinde şimdiden aktif. Yerel kaynaklar, bölgede olağandışı hareketlilik yaşandığını belirtiyor. Aynı zamanda, Esed rejiminin çevresindeki Rusya-İran ekseni, İsrail’in bu yeni hamlesi karşısında giderek geriliyor. Bu durumda Türkiye’nin hızlı, kararlı ve diplomatik açıdan çok katmanlı bir adım atması şarttır. Erdoğan’ın “harim-i ismetimize kim göz diktiyse, hevesleri kursaklarında kaldı” cümlesi, yalnızca bir retorik değil, Türkiye’nin bölgeye dair duruşunun net göstergesidir. Bu duruş, Suriye’nin kuzeyinde de güneyinde de geçerlidir.

Türkiye’nin sadece askeri değil, diplomatik, istihbari ve stratejik kapasitesiyle Suriye’de inisiyatif alması artık ertelenemez. ABD ve İngiltere’nin kurmaya çalıştığı yeni vekalet kuşatması, Suriye’den kırılabilir. İsrail’in bulanık suda balık avlamasına karşı, Türkiye berrak bir duruş ve kararlı bir adımla oyunu bozabilir.

Suriye, barış ve istikrarın anahtarıdır. Bu anahtarı Türkiye’nin elinde tutması, yalnızca kendi güvenliğini değil, bölgesel barışı da teminat altına alır. Suriye’de verilecek kararlı bir destek mesajı, hem İsrail’in hem de onun gölgesinde oynayanların maskesini düşürür. Artık zaman kaybetmeden harekete geçilmelidir. Suriye halkı yalnız değildir. Türkiye, hakkın ve haklının yanındadır.

Şimdi paylaş, ses ver. Bu yalnızca bir çağrı değil; bir milletin tarihsel hafızasına, stratejik aklına ve vicdanına sesleniştir. Türkiye’nin desteği, Suriye’den resmi olarak istenmelidir. Çünkü bu coğrafyada biz misafir değiliz; bin yıllık mührü taşıyan ev sahibiyiz.

Bu toprakların damarlarında bizim medeniyetimizin izi, bizim ecdadımızın duası, bizim milletimizin bedeli vardır. Türkiye sadece harita üzerinde bir ülke değil; Suriye halkının, Arap’ın, Kürt’ün, Türkmen’in, Dürzi’nin ve mazlumun sırtını dayadığı son kale ve son umuttur.

Dünya, gözünü kapatabilir. Küresel çıkar baronları bölgeyi parçalara ayırmak için haritaları yeniden çizebilir. Ancak unutulmamalıdır ki,  bizim durduğumuz yer, sadece sınırlarımız değil; adaletin, kardeşliğin ve huzurun çizgisidir. Suriye’den yükselen her feryat, Türkiye’nin kulaklarında yankı bulur.

Şimdi mesele sadece Suriye değildir. Mesele; Türkiye’nin stratejik derinliği, tarihsel sorumluluğu ve geleceği kucaklama kudretidir. Eğer Suriye susarsa, bölge susar. Ama Türkiye konuşursa, tarih yeniden yazılır. Devletimizin, bu çağrıya kulak vermesi; sadece siyasi değil, jeopolitik bir zorunluluktur.

Türkiye bu çağrıyı dikkate almalı, bu desteği şeffaf, kararlı ve uluslararası zeminde açıkça ortaya koymalıdır. Çünkü bu coğrafyada yolcu olanlar geçip gitmiştir ama biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu toprakların ev sahibi olarak kalmışızdır ve kalacağız.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Erdoğan’dan El Nahyan’a Resmi Tören! 21 Pare Top Atışı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed El Nahyan’ı …

Bir yanıt yazın

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.