Türk Genci Milletine Sahip Çık, Ruhunu Unutma!

Aziz Dağtekin Yazdı

Tarih, sadece savaşların, anlaşmaların ya da liderlerin kronolojisi değildir. Tarih aynı zamanda fikirlerin, ideallerin ve milletlerin ruhunu şekillendiren düşünce akımlarının da izlerini taşıyan hiç ölmeyen yazılı kaidedir. 3 Mayıs 1944’te Türk milleti için yalnızca bir protesto günü değil, bir ruhun, bir ideolojinin, bir uyanışın tarihidir. Bu tarih, “Türkçülük” fikrinin hem zulümle sınandığı hem de onurla yükseldiği gündür. Bugün, 3 Mayıs Türkçülük ve Turancılık Günü olarak anılmakta ve Türk milletinin milli kimliğine, kültürüne ve birliğine sahip çıkma kararlılığını simgelemektedir.

Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde, dünya yeniden şekillenirken, Türkiye’de de fikir hareketleri yoğun bir tartışma atmosferi içindeydi. Sovyet tehdidinin yaklaştığı bu yıllarda, Türk milliyetçiliği ve Turancılık fikri gençler arasında hızla yayılıyordu. Türk dünyasının esaret altındaki boylarının özgürlüğünü savunan bu fikir, dönemin iktidarı tarafından “bölücülük” ve “faşizm” olarak yaftalanmıştı.

3 Mayıs 1944’te, aralarında Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Nejdet Sançar gibi isimlerin bulunduğu bir grup Türk  Milliyetçisi, Irkçılık-Turancılık Davası kapsamında gözaltına alındı. Ancak esas kırılma noktası, o gün Ankara’da gerçekleşen gösteridir. Türk gençliği, Atsız’ın duruşmasını protesto etmek ve fikirlerine sahip çıkmak için sokağa çıktı. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde halkın milli idealler uğruna ilk büyük kitlesel tepkilerinden biri olarak tarihi kayda geçti.

Türkçülük, yanlış anlaşılmalara sıkça maruz kalmış bir fikir akımıdır. Oysa Atsız’ın da belirttiği gibi, Türkçülük bir “kan meselesi” değil, bir “şuur ve kültür meselesi“dir. Türkçülük; Türk diline, tarihine, geleneklerine, devlet ve millet anlayışına sahip çıkmaktır. Bütün Türk dünyasının hür ve bağımsız yaşamasını istemek, emperyalist bir hayal değil; kardeşlik temelli bir Kızılelma ideali ve ülküsüdür.

Turancılık fikri, Macaristan’dan Çin’e kadar uzanan geniş coğrafyada yaşayan tüm Türk topluluklarının birlik ve beraberlik içinde yaşamasını öngören bir idealdir. Bugün bazıları tarafından “ütopik” olarak görülebilir; fakat 21. yüzyılın jeopolitik dinamikleri, Türk dünyasının ekonomik ve kültürel işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlenmesi, dil birliği projeleri ve kültürel ortaklıklar, Turancılığın modern dünyadaki karşılığıdır.

3 Mayıs, sadece geçmişte yaşanan bir direnişin yıldönümü değildir. Aynı zamanda Türk gençliğine bir çağrıdır: Kökünü unutma, geçmişini tanı, diline, kültürüne, tarihine sahip çık. Bu gün, yabancı ideolojilere karşı Türk milletinin kendi öz değerlerine sarılmasının önemini hatırlatır. Türkçülük, bir nefret değil; sevgi, aidiyet ve sorumluluk duygusudur.

Sonuç itibariyle, 3 Mayıs, fikirlerin susturulamayacağını, baskılarla inançların söndürülemeyeceğini gösteren bir bayraktır. O günkü gençlerin attığı adım, yaktığı meşale bugün hâlâ Türk milletinin kalbinde atmakta olan bir düşüncenin başlangıcıdır. Türkçülük ve Turancılık, bir nefes gibi, bir dua gibi, bir meşale gibi elden ele, nesilden nesle taşınmaktadır.

Ayrıca 3 Mayıs; tarihe sadece bir protesto günü olarak değil, Türk milletinin benliğine, özüne ve büyük ülküsüne sahip çıktığı kutlu bir direniş günü olarak tarihe kazınmıştır. Bu gün, Türk gencine sadece geçmişin izlerini değil, geleceğin yollarını da göstermektedir. Her nesil kendi 3 Mayıs’ını yaşar; çünkü Türkçülük, zamana karşı eskimeyen bir inanç, yüreklerde hiç sönmeyen bir ateştir.

Ey Türk genci! Sana düşen, atalarının yaktığı bu meşaleyi daha da yükseğe taşımaktır. Bu meşale; sadece geçmişin hatırası değil, yarının teminatıdır. Türkçe konuşan her çocuğun aynı bayrağın gölgesinde özgürce yaşadığı bir dünya hayal değil, uğruna çalışılacak bir ülküdür.

Unutma ki;
Türklük, bir kan değil; bir şuur, bir vicdan, bir kıvandır!
Kızılelma, uzak bir hayal değil; milletçe yürünecek kutsal bir yoldur!
3 Mayıs, Türk’ün sadece tarihi değil, aynı zamanda istikbalidir!

Bu ruhla yoğrulmuş bir millet asla esareti kabul etmez. Çünkü Türkçülük, bir kavganın değil, bir uyanışın adıdır. Ve bu uyanış, yedi iklim dört bucakta yankılanan, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” haykırışıdır.

Sen de bu haykırışa ses ver;
Dilini yaşat, kültürünü koru, tarihini bil, milletine sahip çık!
Çünkü Türkçülük, sadece bir fikir değil; bir ömür boyu taşınan bir onur nişanesidir.

Hazır mısın sen de bu kutlu yürüyüşe katılmaya?

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Bant Çekildi, Gerçek Kapanmadı!

Aziz Dağtekin Yazdı İstanbul’da çorba sıcak, bantlar kalın, mizah sert: Kameraların kapanmasıyla gerçekler değil ama …

Bir yanıt yazın

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.