EDİTÖR’DEN
TÜİK yine sahnede! 2025 Ağustos ayı enflasyon verileri açıklandı: Yıllık %32,95, aylık %2,04. Kâğıt üstünde her şey güzel görünüyor. Ama biz bu ülkenin sokaklarında yaşıyoruz, Excel tablolarında değil.
TÜİK’e göre “dezenflasyon süreci” başlamış, fiyatlar yavaşlıyormuş, ekonomi toparlanıyormuş. Peki sormazlar mı “Hangi pazarda, hangi rafta, hangi faturada bu düşüşü gördünüz?” Çarşıda domates 30 liradan aşağı düşmüyor, peynir olmuş 350 lira, ayçiçek yağı neredeyse lüks tüketime girdi, 5 litresi 500 lira, çocuk bezi ve mama fiyatlarını söylemeye dilimiz varmıyor… Ama TÜİK diyor ki “sakin olun, enflasyon kontrol altında.”
Kime Göre, Neye Göre?
TÜİK’in hesapladığı enflasyon verileri hangi sihirli kalemlere göre oluşturuluyor? Bilemiyoruz. Çünkü vatandaşın alışveriş sepetiyle TÜİK’in “temsilî” sepeti arasında dağlar kadar fark var. TÜİK hala “kara kalemle yazılmış” gibi davranıyor: İki kilo makarnayı, üç posta pulu, bir çuval kömürü ölçüp “bakın fiyatlar sabit” diyor.
Ayda bir defa yapılan, çoğu zaman güvenliği bile şüpheli fiyat anketlerine, birkaç zincir marketin raf fiyatlarına, hatta bazı ürünlerde “kampanya fiyatlarına” bakılarak hesaplanan bu enflasyon, ne yazık ki sokaktaki insanın gerçeğini yansıtmıyor.
Halkın Sepetiyle TÜİK’in Sepeti Aynı Değil
TÜİK’in “ortalama tüketim sepeti”, vatandaşın gerçek ihtiyaçlarını karşılamıyor. Çünkü o sepette iğneden ipliğe her şey eşit ağırlıkta değil. Mesela cep telefonu fiyatlarındaki düşüş, gıda fiyatlarındaki artışı “dengeleyebiliyor”. Ev kirası yerine “kira benzeri” tahminler kullanılıyor. 10 bin lira maaş alan bir çalışanın kirası 8 bin lirayken, TÜİK hala “kira enflasyonu %13,23” diyor.
Buna kim inanır? Kim inanmalı?
Verilerle Oynamak mı, Gerçekle Dalga Geçmek mi?
Ekonomistlerin bile beklentisini aşan ağustos verileri, artık vatandaşın sabrını değil, zekâsını zorluyor. Ekonomist “%1,79 artış bekliyoruz” diyor, TÜİK “%2,04 geldi ama yıllık enflasyon düşüyor” diye moral aşılıyor. Düşüş dediği de, önceki ay %33,52 iken bu ay %32,95’e inmek. Yani 0,57 puanlık düşüşle ekonomi düzelmiş gibi sunuluyor. Bu bir illüzyon değil de nedir?
Açıklanan Rakam Başka, Cüzdandaki Yangın Başka
Vatandaşın maaşı sabit ama giderleri her ay artıyor. Doğalgaza zam geliyor, elektriğe zam geliyor, akaryakıt fiyatları tırmanıyor. Ama ne hikmetse TÜİK’in tablolarında bunların etkisi hep “minimal”. Bu, enflasyonu düşürmek değil, hissedilen enflasyonu yok saymaktır.
Sahi, soralım:
-
Pazarda domates neden 30 TL?
-
Peynir neden 350 TL?
-
En düşük kira neden 20 bin TL oldu?
-
Asgari ücretli ve can çekişen emekli hangi TÜİK sepetiyle yaşıyor?
Son Söz: Verilere Değil, Gerçeğe Bakalım
Türkiye’nin ekonomik gerçeği, Ankara’daki klima odalarında değil; semt pazarında, marketin reyonunda, fatura kuyruklarında yazıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon, gerçek hayatla çeliştiği sürece güven kaybı kaçınılmazdır. Gerçekle bu kadar bağını koparan bir veri, sadece ekonomiye değil, toplumsal güvene de zarar verir.
Sayın yetkililer, artık o sepetin içine gerçekten bir bakın! Sizin tablonuzda o sepet dolu olabilir… Ama halkın elinde o sepet boş! Hem de dipten delinmiş şekilde boş!
Kaç gram olduğu hala meçhul bir simit, Türkiye’nin dört bir yanında 15 liraya satılıyor. Lüks semtlerde bu rakam 25-30 lirayı buluyor. Simide bile lüks muamelesi yapılan bir ülkede TÜİK hala hangi cetvelle, hangi terazide enflasyonu düşük gösteriyor?
Vatandaşın cebi yanarken, TÜİK’in “kontrollü artış” dediği şey nedir? Emeklinin 16 bin lirayla yaşadığı sefalet hangi tabloda yok sayılıyor? Asgari ücretlinin markette raflara sadece “bakabildiği” bir ülkede, ekonomiyi güllük gülistanlık göstermek hangi veriye, hangi vicdana, hangi akla dayanıyor?
Bu milleti artık rakamlarla avutamazsınız. Bu halk artık TÜİK’in istatistik oyunlarına değil, market raflarına, pazar tezgahlarına, elektrik ve doğalgaz faturalarına bakıyor. Orada “dezenflasyon” yok, orada resmen “cebe karşı taarruz” var.
Gerçekleri eğip bükmekle bu yangını söndüremezsiniz. Göz göre göre hissedileni inkar etmek, halkın aklıyla alenen dalga geçmektir.
Ve unutmayın!
Milletin hissettiği enflasyon, sizin gösterdiğinizden her zaman daha yüksek çığlık atar!
İstatistiklerle oynamayın, halkın sabrıyla oynuyorsunuz!