Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Cezaevi koridorlarında büyüyen siyaset, parti içinde daralan demokrasi… CHP, geleceğini bir fotoğraf karesine mi teslim ediyor? Son günlerde CHP’nin gündeminde ekonomi, emekli maaşı, genç işsizliği, adalet ya da demokrasi yok…
Gündemde yalnızca Silivri var.
Ve Özgür Özel’in “haftalık hac ziyareti” hâline gelen cezaevi turu.
Marmara Cezaevi’ne yapılan dört saatlik son ziyaret yine “dayanışma” diye sunuldu.
Peki soralım:
Dayanışma mı, yoksa siyasetin PR’a indirgenmiş en ucuz versiyonu mu?
CHP lideri neredeyse her haftasını bir cezaevi fotoğrafıyla tescilliyor; fakat aynı netlik, aynı kararlılık, aynı görünürlük ülkenin sorunlarında yok.
Çarşı-pazar enflasyonu uçmuş, gençler bavuluyla yurtdışına kaçmanın planlarını yapıyor, çalışanlar ay sonunda nefes alamıyor… Ama CHP’nin semalarında tek bir şey uçuyor:
“Silivri siyaseti.”
Görüntü çok açık! Parti, topluma değil; fotoğraf karelerine konuşuyor.
PARTİ İÇİNDE DEMOKRASİ YERİNE “DİSİPLİN REJİMİ”
Silivri pozları yetmedi; şimdi bir de parti içinde “temizlik operasyonu” başladı.
Eleştiren mi var?
Hop, disiplin!
Aykırı bir görüş mü çıktı?
Kapı orada!
Son kurban, Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır oldu.
Eleştirilerini açıkladı, ardından istifa etmek zorunda kaldı.
Sözleri çok sertti ama bir gerçeği parmak basıyordu:
“Yatıyoruz Silivri, kalkıyoruz Silivri… Kardeşim senin başka işin yok mu be adam?”
Bu çıkış bir öfke patlaması değil; daha büyük bir kırılmanın, içten içe kaynayan bir isyanın dışa vurumu.
CHP’nin kendi içindeki çoğulculuğu boğmaya başladığının yeni bir göstergesi.
Bugün CHP’de eleştiri dile getirmek cesaret istiyor.
Çünkü liderlik, muhalif sesleri ikna etmek yerine, dosya hazırlayıp disiplin kuruluna göndermeyi daha pratik buluyor.
Bu tabloda bir demokrasi gören varsa, lütfen gözlüğünü değiştirsin.
GERÇEK SORUNLAR ÇÖZÜLMÜYOR, SADECE ERTELENİYOR
Halkın gündemi çok net:
Enflasyon, kira, mutfak, iş, adalet…
CHP’nin ise yalnızca iki kalemi var:
Silivri + Disiplin.
Bunun adına siyaset değil, iç rotasyonlu kısır döngü denir.
Bir lider, toplumun sesine kulak vermek yerine kendi yankı odasında dolaşmaya başlarsa, sonuç bellidir:
Parti büyümez, parti küçülür.
Umut büyümez, umut solar.
CHP, KENDİ KENDİNİ TÜKETME LÜKSÜNE SAHİP DEĞİL
Bugün Türkiye’nin en büyük muhalefet partisinin görevi; cezaevi ziyaretleriyle gündem oluşturmak ya da parti içi muhalifleri tırpanlamak değildir.
Görev;
Topluma nefes olmak, adalet arayışını sokakta ve Meclis’te büyütmek, yoksullukla mücadeleyi sahada örgütlemek, gençleri umutsuzluktan çekip çıkarmaktır.
CHP şu an ne yapıyor?
Tam tersini.
Eğer bu parti, kendisini Silivri’nin gölgesinden kurtaramaz ve disiplini demokrasiye tercih etmeyi sürdürürse; yarın bir gün yalnızca bir siyasi kriz değil, toplumsal bir hayal kırıklığının mimarı olacak.
Bu gidişle CHP değil, CHP’ye inananlar yıpranıyor.
Ve bir parti için en tehlikeli yıkım, seçmeninin umut kaybıdır.
Ekonet Haber Taraftar Değil, Haberciyiz