Sessizlik Bitiyor, Fırtına Başlıyor

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


ABD, bölgedeki kullanışlı aparatlar eliyle Türkiye’nin gücünü kırmak, dengesini bozmak ve güvenlik sınırlarını test etmek istiyor. PKK ve YPG’nin başka bir isimle, SDG kılıfı altında sahada varlık göstermesinin tek nedeni, İsrail’in silah bırakma izni vermemesidir. Tel Aviv’in derdi açıktır. Türkiye’yi çevrelemek, bölgede kendi nüfuz alanını genişletmek ve sınırlarımızın dibinde bir hançer gibi terör devleti parçacıkları oluşturmaktır.

Türkiye’nin defalarca ilan ettiği gibi ne işgal, ne de sömürge gibi bir amacı vardır. Tek isteğimiz, Suriye’deki tüm etnik ve dini unsurların kendi topraklarında, kimseye tehdit oluşturmadan barış içinde yaşamasıdır. Ancak güvenlik tarafı tatmin edilmezse, Türkiye’nin sessiz kalması düşünülemez. Ve bu sessizlik artık sona ermek üzeredir.

ABD’nin sahadaki küçük yoklama operasyonlarını görüyoruz. Onların sabrımızı ölçtüğünü de biliyoruz. Peki biz neden hala sabrediyoruz?

Çünkü 1974’te Kıbrıs’ta, Karabağ’da, Libya’da olduğu gibi, Türk’ün bir üst aklı ve üst sabır sınırı vardır. O sınır aşıldığında sonuçlarını kimse göğüsleyemez. Donald Trump’ın bile Türkiye’yi kızdırmayın demesinin nedeni budur.

Ama bugün o sabır terazisi taşmak üzeredir. Çok yakında, SDG’nin varlığı Türkiye’nin sert müdahalesiyle sona erecek. Bu operasyon sadece sahayı değil, dengeleri de sarsacak. Ve inanın, katil İsrail de bu gelişmeden sonra kendisine çeki düzen vermek zorunda kalacak.

Evet, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mevcudu 540 bin olabilir. Ama unutulmasın ki, Her Türk asker doğar.

Bu milletin sabrı imtihan edilirse, 90 milyonluk bir ordu olur ve dünyanın dört bir yanında cehennemi yaşatır. Bu sadece bir tehdit değil, tarihin sayfalarına kazınmış bir gerçektir.

Bölgedeki tablo nettir. İngiliz’in şeytani aklı, ABD, İsrail ve Rusya’yı aynı masada buluşturmuş, piyon olarak İran’ı ve aparatlarını sahaya sürmüştür. Amaç, Türkiye’yi ateşe çekmek, sınırlarının dibinde terör koridoru oluşturmaktır.

Türkiye, Suriye meselesinde başından beri tavrını açıkça ortaya koymuştur:

Suriye’nin bütünlüğü korunacak, tüm halklar kendi topraklarında barış içinde yaşayacak, hiçbir ülkenin sınırına göz dikilmeyecek ve hiçbir ülke toprağında terör unsuru barındırılmayacaktır.

Ancak unutmayın! Türkiye’nin güvenliği pazarlık konusu değildir.

Bugün ABD destekli eğit-donat projeleriyle PKK/YPG’nin devamı olan SDG’yi silahlandıranlar, sahaya sürenler ve onlara dokunulmazlık zırhı giydirenler, aslında İsrail’in stratejik çıkarlarının taşeronluğunu yapıyor. SDG silah bırakmıyorsa sebebi nettir: İsrail izin vermiyor. Çünkü bu örgüt, Türkiye’nin sınırında bir hançer gibi tutulmak isteniyor.

ABD ise kullanışlı aparatlar üzerinden küçük operasyonlarla Türkiye’nin sabır eşiğini yokluyor. Biliyorlar ki bizimle açık savaş göze alınamayacak kadar tehlikelidir. Ama unuttukları şey şudur: Türk’ün sabrı, teslimiyet değil stratejidir.

Biz sabır dediğimizde geri adım atmıyoruz; sadece doğru zamanı bekliyoruz.

  • 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nı hatırlayın: Masada diplomasi tükendiği an, Türk ordusu 48 saatte adanın kaderini değiştirdi.
  • Karabağ’ı hatırlayın: On yıllar bekledik, günü geldiğinde Azerbaycan’la omuz omuza tarihi bir zafer kazandık.
  • Libya’da, olmaz denilen noktada sahaya indik, oyunu tersine çevirdik.

Ve şimdi sıra Suriye’de. SDG’ye verilen süre doldu. Silah bırakmazlarsa, Türk ordusunun tokadı yalnızca onları değil, arkasındaki kirli plan sahiplerini de vuracak.

Bu milletin sabrı, düşmanın en büyük korkusudur. Çünkü o sabır bittiğinde, sessizlik fırtınaya, fırtına ise cehenneme dönüşür. Trump, bile itiraf etti: Türkiye’nin 90 milyonluk ordusu var. Bizim profesyonel asker sayımız 540 bin olabilir ama bu topraklarda doğan herkesin yüreğinde bir asker vardır. Her Türk asker doğar.

İngiliz aklının çizdiği, ABD-İsrail-Rusya üçgeninin yürüttüğü ve İran’ın taşeronluğunu yaptığı kirli oyunları görüyoruz. Saha planları, masa planları, medya manipülasyonları… Hepsi boşuna. Çünkü Türkiye bu oyunun kodlarını çözdü.

Bizi ateşe çekmeye çalışanlara son uyarımızdır! Türk milletinin sabrı sonsuz değildir.

Biz sabırlıysak, bu korkak olduğumuzdan değil, en sert darbeyi indireceğimiz doğru anı beklediğimizdendir. Sabrımızı sınayanlar şunu iyi bilsin: Her taciz, her provokasyon, her hain adım bu sabır terazisine bir ağırlık daha ekliyor. Ve o terazi dolduğunda, bir gram fazlası bile fırtınayı başlatır.

Bizim sabrımız düşman için ölüm sessizliğidir.

Çünkü sessizliğimiz, ne yapılacağını hesaplayan zekanın sessizliğidir.

Bir kez o sessizlik bozulursa, harekete geçen bu milletin önünde ne ordu durabilir, ne ittifak, ne de strateji.

Bu topraklar bin yıldır ateşin içinden geçerek var oldu. Biz ateşe çekildiğimizde sadece ateşe girmeyiz; o ateşi kontrolsüz bir yangına çeviririz. Ve o yangın, sadece düştüğü yeri değil; plan yapanların saraylarını, strateji masalarını, bütün coğrafyayı kavurur.

O yüzden uyarıyoruz!

Türk’ün sabrını zorlamayın.

Bu sabır artık çatırdıyor, tükendi tükenecek. Her taciz, her provokasyon, her kirli hamle bu terazinin kefesine ağırlık ekledi. Ve o terazi doldu. Artık o sessizlik, ölüm sessizliği değil; fırtına öncesi derin bir nefes.

O sabır biterse, bu coğrafya bir daha asla eski haline dönmez.

Çünkü Türk’ün tokadı sadece düşmanı susturmaz, onu tarihten siler.

Ve unutmayın!…

O tokat çok yakında geliyor. Çok kısa süre içinde SDG, Türk ordusunun hedefinde olacak. Bu darbe yalnızca terör örgütünü değil, arkasındaki bütün kirli planları yerle bir edecek.

O operasyon, sahayı da masayı da sallayacak. Katil İsrail bile bu fırtınadan sonra kendisine çeki düzen vermek zorunda kalacak.

Türk’ün sabrı stratejidir, ama o strateji tamamlandığında sonuç kaçınılmazdır. Kıyamet gibi bir karşılık.

Ve o an çok yakın…

Kimse ne NATO’yu, ne Washington’u, ne de Tel Aviv’i arkasına alabilecek. Çünkü Türk’ün yumruğu indiğinde, onun sesi sadece duyulmaz. Yer gök titrer, taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmaz.

Aklını yitirenler, o gün geldiğinde akıllarını çok geç geri kazanacak. O yüzden şimdiden uyarıyor ve diyorum ki, aklınızı başınıza alın, çünkü vakit doluyor.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

CHP’de Yaprak Dökümü: Çerçioğlu ve 3 Başkan AK Parti Safında

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun yarın AK Parti’ye katılması beklenirken, beraberinde CHP’li 3 ilçe …

Bir yanıt yazın

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.