Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Bugün birileri çıkıp Biz Jön Türkleriz diyerek meşrutiyet çağrısı yapıyor. Özgür Özel, İmamoğlu, Akşener üçgeninde kurulan bu meşrutiyet romantizmi, tarihten ders almayı değil; tarihi siyasi araçsallaştırma malzemesi yapmayı tercih ediyor. Oysa bu topraklar, meşrutiyetin sloganlarıyla değil; milletin kanıyla, canıyla, duasıyla, bedeli ödenmiş iradesiyle var oldu.
Özgür Özel’in 145 yıldır savaşıyoruz sözleri bir tarihi bilinçten mi geliyor, yoksa kendi meşruiyet açığını, tarihten rol çalarak örtme çabası mı?
Peki 145 yıl önce ne olmuştu?
Sultan Abdülaziz Neden Öldürüldü?
1876… Osmanlı Devleti içeride dar boğazda, dışarıda emperyal baskılar altındaydı. Tam da bu kargaşada tahta Sultan Abdülaziz oturuyordu. Ancak içeride kendilerini aydın sanan bir grup, Avrupa hayranlığıyla meşrutiyet ilan edilmesini istiyordu. İttihat ve Terakki’nin ataları sayılan Jön Türkler devreye girdi.
Ve bir darbe… 30 Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz tahttan indirildi.
İki gün sonra Topkapı Sarayı’nda bilekleri kesilmiş halde ölü bulundu. Resmî kayıtlara intihar yazıldı ama millet buna hiçbir zaman inanmadı. Asıl katil, bu topraklara ait olmayan fikirlerin peşinden koşanlardı.
Bu, bir padişahın öldürülmesiyle kurulan Birinci Meşrutiyetin kirli perdesiydi.
Sultan II. Abdülhamid ve İkinci Meşrutiyet
Yerine geçen II. Abdülhamid, devleti toparlamaya çalıştı. Ama içerideki batıcı klikler durmadı. 1908’de hürriyet, müsavat, adalet sloganlarıyla bu kez İkinci Meşrutiyet ilan edildi.
Bugün dillerden düşmeyen bu sloganlar, Fransız İhtilali’nin çocuklarıydı. Özgürlük! diye bağıranlar, ülkeyi el altından teslim ediyordu.
Ve ne oldu?
1908–1913 arasında Osmanlı, beş devleti birden kaybetti:
Bulgaristan, Arnavutluk, Libya, Ege Adaları, Makedonya…
1909’da, bu kez Sultan II. Abdülhamid tahttan indirildi.
Yahudi Emmanuel Karasu’nun başını çektiği komite, Halife-i Müslimîn’i tahtından etti.
O dönemde ortaya atılan meşrutiyet masalı, milleti değil, milletin varlıklarını bitirdi.
Ve Osmanlı, adım adım 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na sürüklendi.
Siyonizmin Gölgesinde Bir Meşrutiyet Masalı
Her iki meşrutiyet de sadece içerideki aklı karışık aydınların eseri değildi. Dışarıda büyük bir akıl vardı. Siyonist projelerin temelleri tam da bu dönemlerde atıldı.
1908, sadece II. Meşrutiyet’in ilan yılı değil; aynı zamanda İsrail’in temellerinin atıldığı yıldır.
Sultan Abdülhamid, Filistin’i parayla isteyen Theodor Herzl’i reddettiği için, meşrutiyet sopasıyla cezalandırıldı.
Devleti parlamento yönetsin diyerek içeri sızanlar, dışarıya kapıları açtı.
Peki, Bugün Ne Oluyor?
Bugün tekrar meşrutiyet diyenler, tarihten hiç mi ders almadı?
Bugün tekrar özgürlük, eşitlik, kardeşlik sloganlarını yükseltenler, geçmişte bu sloganların nasıl bir imparatorluğu çökerttiğini bilmiyor mu?
Özgür Özel’in Biz Jön Türkleriz çıkışı, tarihle bir yüzleşme değil, tarihten bir kopya çekme teşebbüsüdür. Çünkü 145 yıldır verilen savaş, milletin değerleriyle, milletin iradesiyle değil; dışarıdan devşirilmiş fikirlerle verilmeye çalışıldı.
Ey Özgür Bey…
Bu millet Jön Türk olmadı.
Bu millet Fransız ihtilalinin slogancısı olmadı.
Bu millet meşrutiyet adı altında padişahını katletmedi.
Bu millet devletini, bayrağını, iradesini korumak için 15 Temmuz gecesi sokağa çıktı.
Siz hala 1908’den, 1876’dan, İttihatçılardan, Mason localarından ve Batı’dan medet umarken; bu milletin çocukları, 2025’te hala Abdülhamid’i anıyor, dua ediyor.
Son Söz:
Sultan Abdülaziz’in bileği kesildiğinde Osmanlı’dan üç devlet koparıldı.
Sultan Abdülhamid tahttan indirildiğinde beş devlet kaybedildi.
Bugün meşrutiyet diye bağıranlar, hala milleti kaybetmenin eşiğinde.
Ama biz biliyoruz:
Bu millet 145 yıl önceki değil.
Ne Abdülaziz’i unutur,
Ne Abdülhamid’i unutturur.
Ve asla bu devleti yıktırmaz.
Çünkü bu milletin meşruiyeti, meşrutiyetle değil; iradesiyle, duasıyla, şehitleriyle yazılmıştır.