Kim Çaldı, Kim Susturdu?

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


Türkiye siyasetinde değişmeyen tek şey, değişimin hep aynı yere vurması.
Meydanlar yine kalabalık.
Özgür Özel, kürsüde yumruğunu sıkıyor: “Millet!” diyor.
Sonra kameraya dönüyor, kararlı bir bakışla Cumhurbaşkanı’na tehdit içerikli bir dille sesleniyor:
“O gün sen ne hale düşeceğini kendin düşün!”

Sinema perdesinde izlesek, senaryo sağlam, oyunculuk tutkulu. Eksik olan belki bir Gotham fonu, bir de mor takım elbise.
Ama burası Türkiye! Mizansenle değil, geçimle ilgileniyor halk.
İşin aslına bakalım.

Gözaltına alınan üç CHP’li belediye başkanı var.
Özgür Özel’in çıkışı da buna dair.
Ama mesele sadece üç kişi değil.
Mesele, Türkiye’nin belediyecilik sicilidir.
Ve bugün artık şu soruyu sormak gerekiyor:

Bir aracın markası mı adaleti belirliyor?

Isparta yollarında cruise kontrol açık, konfor modunda gezen A8 Long’lar serbestse…
Avcılar’da park halindeki Peugeot Partner neden “suç delili” gibi sergileniyor?
Logo, plaka ya da segment adaletin terazisini bu kadar etkileyebiliyorsa, burada sadece suçla değil, sistemle de ilgili konuşmamız gerekiyor.

Bakın, mesele CHP ya da AK Parti değil.
Bu mesele kimin cebine ne girdiği meselesidir.
Bu, halkın vergisinin kimlerin konforuna dönüştüğü sorusudur.
Çünkü mesele artık sadece bir ihale ya da araç değil mesele güven meselesidir..

Eğer bir belediyeye yapılan yolsuzluk iddiası aynı hassasiyetle diğer belediyelere yansımıyorsa, toplum bunu hisseder, sorgular ve acaba diye de sorar!…
Bu millet, sol cebin içi sürekli karıştırılırken, sağ cebe el dahi uzanmamasına yanlı bakar.

Adalet, herkese eşit uzaklıkta durmalı.
Delil varsa, gereği yapılsın.
Ama delil sadece muhalefet partilerine çıkan klasörlerde varsa, burada bir “algı mimarisi” şüphesi doğar.
Ve algı ile yönetilen adalet, sadece siyasete değil, toplumsal güvene de zarar verir.

Hiçbir siyasi görüş, halkın vicdanından büyük değildir.
Hiçbir makam aracı, minibüsle işe giden işçinin alın terinden daha kıymetli değildir.
Bugün A8 Long’lar içinde serinleyenler, yarın halkın soğumayan öfkesini karşılarında bulabilir.

O yüzden yargıya ve içişlerine bir çağrımız var!..
Sayın İçişleri Bakanı, soruşturmaları başlatırken kim nereden seçilmiş hangi partiye mensup diye değil, kim ne yapmış, hangi yetimin hakkı yenilmiş, beytül mala ne kadar haram eli değmiş diye bakın.
Avcılar’a müfettiş yolluyorsanız, Isparta’ya da yollayın.
Tokat’ta, Kayseri’de, Şanlıurfa’da villalar, kuzen atamaları, akraba vakıfları varsa bunları da inceleyin.
Adaletin terazisi, sadece muhalefetin hatalarıyla dolarsa, millet başka terazilere güvenmek zorunda kalır.

Bu millet, slogan değil, sonuç istiyor.
Miting değil, denetim istiyor.
Temsilde adalet değil, gerçek adalet istiyor.
Ve bunu isterken ideoloji sormuyor.
Bu halk, “kim çaldı, kim sustu, kim sakladı?” diye soruyor.
Sağcı mıydı, solcu muydu demiyor.
İşin ucu kime dokunursa dokunsun, görmek istiyor.

Çünkü artık mesele sadece siyaset değil.
Bu, bir vicdan muhasebesidir.
Ve vicdan, oy pusulasıyla değil; alın teriyle, adaletle, eşitlikle tartar.

Uzun lafın kısası diyerek son sözümüz şudur:

Her belediye başkanı, her bakan, her müfettiş şunu bilsin!
Millet artık markaya, plakaya değil, ahlaka bakıyor.
Ve bir gün, o ahlaki terazide, makam araçları değil, alın teri ağır basacak.

Çünkü bu halk, evine ekmek götürmek için saatlerce otobüs beklerken,
birilerinin ihale masasından kalkıp A8 Long’la geceye akması, sadece bir çelişki değil, bir kırılmadır.

Ve bilin ki;
bir toplumun vicdanı bir kez kırıldığında, onu ne afişler onarır, ne mitingler, ne de açıklamalar…

O zaman, işte o zaman, sadece siyasiler değil; suskun kalan yargı, görmeyen denetim, duymayan medya da aynı terazinin kefesine konur.

Ve o terazide tartılacak olan yalnızca kim ne çaldı değil…
Kim sustu?
Kim baktı ama görmedi?
Kim duydu ama sessiz kaldı?

İşte o gün, herkesin adı yazılmasa da, vicdan defterine işlenir.
Kimi alnıyla, kimi cebindeki utancıyla…

Ve o defter, sandıktan önce kapanmaz.
Çünkü bu millet, belki unutmaz…
Ama bir gün mutlaka sorar.

O yüzden şimdi herkes dönüp aynaya baksın:
O terazide hangi kefedesiniz?
Alın terinin mi, imtiyazın mı?
Hak edenin mi, kayırılanın mı?
Emeğin mi, ihanetin mi?

Ve unutmayın!
Makamlar geçer.
İhale biter.
Plaka silinir.
Ama halkın hafızası, adaletsizlikle, ayrımcılıkla, kayırmacılıkla bir kez kazınırsa, ömür boyu silinmez.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Emekliye Temmuz Zammı Belli Oldu: %16,67

Türkiye İstatistik Kurumu, haziran ayı Tüketici Fiyat Endeksi verilerini paylaşınca SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin 2025 …

Bir yanıt yazın

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.