| Aziz DAĞTEKİN Yazdı |
Orta Doğu’da ve Kafkasya’da yaşanan gelişmeler, gözlerimizi kapatamayacağımız kadar açık ve tehlikeli bir tablo çiziyor. ABD, her zamanki gibi kendi çıkarları doğrultusunda bölgeyi yeniden şekillendiriyor; ama bu sefer işi öyle bir boyuta taşımış ki, sadece Filistin’in haklarını hiçe saymakla kalmıyor, Türk dünyasının birliğine de ciddi bir darbe vuruyor.
ABD’nin İbrahim Anlaşmaları üzerinden yürüttüğü politikalar artık sıradan bir diplomatik manevra değil; bu bir dayatma, bir oldu bitti ve açık bir köleleştirme projesidir. Suriye’den çekildiğini ilan eden ABD, iddialara göre İsrail’in güvenliğini sağlamak adına Orta Doğu ve Kafkaslar’da yeni politikalar geliştiriyor. Peki, bu nasıl bir Türk Birliği anlayışıdır?
İbrahim Anlaşmaları’nın özü, Filistin’i yok saymak ve İsrail’in işgal ettiği toprakları meşrulaştırmak anlamına geliyor. Arap Ligi ve bazı “Türk geçinen” Kafkas devletlerinin bu anlaşmaların içine girmesi, sadece politik bir hata değil, ahlaki bir ihanettir. Kazakistan ya da Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkilerini normalleştirecek bir adım atması durumunda, Türk dünyasının sembolik birliği sadece kağıt üzerinde kalacak, sahada ise Siyonist yayılmacılığa hizmet edecektir.
Ve üstelik, bazı Kafkasya Türkleri, Kıbrıs Rum Yönetimi ile temsilcilik açma gibi tartışmalı adımlar atarak, Türk Birliği’nin ruhunu yerle bir ediyor. Bu, sadece bir diplomatik skandal değil; bu, Türk dünyasının kendi çıkarlarına ihanet etmesidir. Türk Birliği’nin adı kullanılarak yapılan bu hamleler, birliğin manevi ve stratejik değerlerine dinamit koymaktadır.
ABD’nin Florida’da düzenlenen Amerika İş Forumu’nda İbrahim Anlaşmaları’na bir ülkenin daha katıldığını açıklaması, ama hangi ülke olduğunu belirtmemesi, ABD’nin niyetinin ne kadar sinsi olduğunu gösteriyor. Kazakistan mı, Azerbaycan mı? Asıl soru şudur: Türk dünyası hangi tarafta duracak? Siyonizmin hizmetinde mi, yoksa kendi birliğinin ve mazlum Filistin halkının yanında mı?
ABD ve İsrail’in bölgedeki hamleleri, sadece Filistin’i değil, Türk dünyasının bağımsızlık ve onur duygusunu da hedef alıyor. Ve Arap Ligi’nin sessizliği, Kafkasya’daki bazı Türk devletlerinin ise yanlış ve tutarsız hamleleri, bu oyunu güçlendirmektedir.
Bugün susarsak, yarın bu anlaşmaların meşrulaştırdığı hak ihlalleri ve yayılmacı politikalar, sadece Filistin’i değil, Türk dünyasının geleceğini de tehdit edecektir. Birliğin ruhuna, onuruna ve tarihi sorumluluklarımıza sahip çıkmak zorundayız. Sessiz kalmak, ihanetin kendisidir.
ABD’nin ve İsrail’in oyunlarına hizmet eden hiçbir anlaşma, hiçbir diplomatik manevra, Türk dünyasının birliğini ve onurunu meşrulaştıramaz. Kafkasya’daki bazı Türklerin ve Arap Ligi’nin sessizliği ise sadece tepki değil, açık bir uyarıdır: Birlik, doğru duruşla korunmazsa, kolayca çöker.
Bu ihanetin farkında olmalı ve yüksek sesle itiraz etmeliyiz. Çünkü Türk Birliği’nin geleceği, Filistin’in hakları kadar kutsaldır.
Ekonet Haber Taraftar Değil, Haberciyiz