İşgalin Yeni Adı: Barış

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


Ortadoğu’nun en yanık, en kanlı coğrafyasında “barış” adıyla yeniden giydirilen bir tasfiye projesiyle karşı karşıyayız. Gazze’nin kaderi masaya yatırılıyor; ama masanın altında kimlerin elleri var, hangi bıçakların izi saklı bunu sormak zorundayız. Elinde kanlı bir bıçak varken “barış” ilan etmek mümkün mü? Trump ile Netanyahu’nun ortak imzasıyla sunulan “Gazze Barış Planı” samimi bir barış çabası mı, yoksa modern tarihin yeni bir sömürge haritasının cilalanmış bir versiyonu mu?

Bu metin bir barış çağrısı değil; bir teslimiyet dayatmasıdır. Yıllardır süren işgal, ambargo ve katliamların ardından getirilen bu “plan”, satır aralarındaki gerçekleri örtmek için şık bir paketle sunuluyor. Ama paket açıldığında karşımıza çıkan şey: halkın iradesinin yok sayılması, hukukun rafa kaldırılması ve bölgenin yeniden pazarlanmasıdır.

TEK TARAFLI BİR TASARI: FİLİSTİN HALKI NEREDEYSE HİÇ HESAPTA YOK


Bu planın temel ayıbı açık! Filistin halkının rızası yok. Ne bağımsız bir garantör var, ne hukukî bağlayıcılık ne de dengeyi koruyacak mekanizmalar. Trump’ın söylediği “barış”, gerçekte teslimiyettir; silahları bırak, çekil, yönetimi terk et ama sonra ne olacak? Gazze bir “geçici yönetim”e bırakılacaksa, bu yönetimi kim seçecek? Washington mu, Tel Aviv mi? Planın cevabı nettir. Emperyal merkezlerin onayladığı, halkın kabul etmediği “nitelikli Filistinliler” tıpkı Irak ve Afganistan’da kurulan kukla yönetimlerde olduğu gibi.

GARANTÖRSÜZ BARIŞ! EĞER ANLAŞMA İHLAL EDİLİRSE?


En tehlikeli kısmı şu: Plan, İsrail’in ihlallerine karşı hiçbir caydırıcı mekanizma öngörmüyor. Hamas ihlal ederse ne olacak? Trump’ın cevabı hazır: İsrail’in arkasındayız. Peki ya İsrail ihlal ederse? Plan sessiz. BM, Arap Ligi ya da uluslararası hukuk mekanizmaları görünmez kılınmış. Bu plan, İsrail’in dokunulmazlığını esas alan bir metindir. Barış değil, tek taraflı tahakküm reçetesidir.

TRUMP GAZZE İÇİN TARAFSIZLIK MI, ÇİFTE STANDART MI?


Trump’ın “arabuluculuğu”ndan söz ediliyor ama sicili ortada. Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden, Golan Tepeleri’ni telafi sayan bir liderin tarafsız olmasını beklemek naiflik olur. Trump, politik emlakçı edasıyla Ortadoğu’yu elindeki pafta üzerinden yeniden çiziyor. “Barış” dedikçe, bölgede hukuku ve adaleti fiilen yok sayıyor.

NETANYAHU, BARIŞ SÖYLEMİNİN EN ÖFKELİ MİMARLARINDAN BİRİDİR


Netanyahu’nun söylemleri ve eylemleri, “barış planı”nı sahiplenmeyi utanç verici kılıyor. Binlerce sivilin hayatını hiçe sayan saldırılar, uluslararası hukuka meydan okuyan uygulamalar  böyle bir liderin barış vaadi, samimiyetten çok maskaralıktır. Netanyahu’nun gerçek gündemi: işgali sürdürmek, korku ve kontrol inşa etmek.

BARIŞ MASKESİ VE KATLİAMIN GERÇEK YÜZÜ


Orta Doğu’nun kanla yoğrulmuş topraklarında, her yeni “barış” söylemi artık sadece yeni bir yıkımın habercisi gibi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun son dönemdeki söylemleri de bu çarpıklığın en güncel örneği. Barışı dillendiriyor ama dudaklarından dökülen her kelime, gerçekte daha fazla kanın, daha fazla yıkımın habercisi.

Netanyahu’nun söylemleri ve eylemleri, “barış planı”nı sahiplenmeyi artık utanç verici hâle getiriyor. Binlerce sivilin hayatını hiçe sayan saldırılar, hastaneleri, kampları, okulları hedef alan bombalamalar, uluslararası hukuka açıkça meydan okuyan uygulamalar gözler önündeyken, onun barış vaadi samimiyetten değil, maskaralıktan ibarettir.

Ve şimdi herkesin sorması gereken sorular var:

Soykırım ve savaş suçlusu Netanyahu’yu kim yargılayacak?
75 bin sivilin ölümünden sorumlu tutulan bir lider, hangi yüzle “barış” kelimesini ağzına alabiliyor?
Daha da önemlisi: Birleşmiş Milletler kararlarını Netanyahu’ya kim uygulatacak?

Uluslararası hukuk, yalnızca güçsüzlere mi işlemektedir? Adalet, sadece kelimelerle mi sınırlı kalacak? Eğer dünya bu soruları yanıtsız bırakırsa, her yeni “barış” çağrısı bir aldatmacadan ibaret olmaya devam edecek.

Gerçek barış, suçlular yargılandığında ve adalet yerini bulduğunda başlayabilir. Aksi hâlde suskunluk, suça ortak olmaktır.

TONİ BLAİR’İN “BARIŞ ELÇİSİ” OLARAK SUNULMASI: İRONİNİN ZİRVESİ


Planın danışman kadrosunda Toni Blair gibi isimlerin olması, planın doğasını ifşa ediyor. Irak’ta attıkları adımların bedelini onlarca binlerce sivil ödedi  şimdi bu isimlerin “barış elçisi” olarak sunulması en kaba aldanmadır. Blair gibi savaş politikalarının kalıntıları üzerinden barış inşa edilemez.

“GEÇİCİ YÖNETİM” MASKESİ: GAZZE’Yİ IRAKLAŞTIRMA GİRİŞİMİ


“Geçici yönetim” söylemi, Gazze’yi Irak’ın veya Afganistan’ın yaşadığı sürece benzetme eğilimindedir: önce kaos, sonra kukla hükümet. Bu yapı halkı temsil etmeyecek; uluslararası sermayeye bölgeyi açacak, kaynakları yeniden dizayn edecek bir aparattır. Direniş değil, rant merkezli bir düzen planlanıyor.

ARAP LİDERLERİN SESSİZLİĞİ: SUÇA ORTAKLIK MI?


Eğer Arap ülkeleri bu oyuna sessiz kalırsa bunun faturası ağır olur. Gazze satılırsa; Lübnan, Suriye, hatta Mısır sıradaki durak olabilir. Suskunluk, suça ortaklıktır. Halklarına hesap vermeyen liderler, tarih önünde meşruiyetlerini kaybedeceklerdir.

ERDOĞAN’IN TUTUMU NEDEN KABUL EDİLİYOR?


Bu soru sarsıcı! Erdoğan nasıl olur da böylesi bir plana rıza gösterebilir? Veya göstermese bile neden yeterince güçlü bir karşı duruş sergilenmiyor? Bölgesel dengeler, siyasi hesaplar ya da çıkar ilişkileri mi, vicdan mı? Bu soruların cevabı ertelenmemeli; halklar bu tür tavizleri affetmez.

BARIŞ KAĞIDA YAZILMAZ, ADALET İLE KURULUR


Gerçek barış; hukukun üstünlüğü, halkların iradesi ve sömürüsüz bir düzen talebiyle gelir. Trump-Netanyahu planı ise bu ilkelerden yoksun, tek taraflı bir baskı manifestosudur. Eğer uygulanırsa, Gazze’nin ve bütün bölgenin geleceği kalıcı çatışmalar ve yeni işgallerle lekelenir.

Dünya buna dur demeli. Bu duruşun liderliğini ne Washington üstlenir ne Tel Aviv. Bu liderlik, bölgenin onur sahibi halklarının, vicdan sahibi toplulukların uyanışıyla gelecektir.

Son söz: Biz susarsak, yarın susacak yerimiz bile kalmayacak. Gerçek barış, savaş suçlularının elinden gelmez; adaletin, iradenin ve hakikatın partisinden gelir. Gazze’nin selameti için yanılan biz olmaktansa, yanlışa karşı duran biz olalım. Biz bu ihaneti doğru okuduğumuzun bilin ve şuuru içindeyiz. Bu ihanete sessiz kalanların vebali büyük!

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Cemevi Açılışına Gölge Düşürmek İstedi: Akkiraz’ın Açıklamaları Nefret Suçuna Giriyor mu?

MHP’li Yücel Bulut, Hacıbektaş’taki cemevi açılışıyla ilgili açıklamaları nedeniyle sanatçı Sabahat Akkiraz’a sert sözlerle yüklendi. …

Bir yanıt yazın