Aziz DAĞTEKİN yazdı
Emekli, çiftçi, asgari ücretli: bu ülkenin gerçek ekonomistleri konuşuyor! Bir zamanlar Türkiye tarım ülkesiydi… Türkiye kendi kendine yeten bir ülkeydi…
Eskiden Türkiye, emeklinin torununa harçlık verebildiği, çiftçinin hasadına umutla baktığı, asgari ücretlinin ay sonunu hesaplamadığı bir ülkeydi.
Peki bugün?
Karpuz tarlada çürüyor.
Buğday ithal ediliyor.
Emekli 14 bin 500 lirayla yaşam savaşı veriyor.
Asgari ücretli pazar filesine üç patates, iki kabak koyamıyor.
Çiftçi toprağına küs, genç kırsaldan kaçıyor.
Ve soruyoruz:
Bu mudur tarım ülkesi? Bu mudur sosyal devlet? Bu mudur milli ekonomi?
Bize göre, gerçek ekonomistler, ay sonunu getirmeye çalışanlardır.
Sayın ekonomi yöneticileri, Mehmet Şimşek Londra’dan model arıyor, IMF defterlerini karıştırılıyor. Ama esas ekonomi dersi en yakın bakkalda, eczane kuyruğunda, pazarda!
Çünkü 14.500 lira emekli maaşıyla:
Kirasını ödeyen,
Torununa harçlık vermeye çalışan,
Üç öğünü denklem gibi çözen insanlar, bu ülkenin en gerçekçi, en yetkin ekonomistleridir.
Onlar hayatlarını bir nakit akım tablosu gibi yönetiyor.
Kredi kartından karta atlayan, market kuponları kovalayan, veresiye defteri tutan bu insanlar, size Merkez Bankası’ndan daha çok şey anlatır!
Tarlada karpuz, markette hüsran!
Bugün Adana’da, Diyarbakır’da karpuz tarlada çürüyor.
Üretici, toplama maliyeti satış gelirini geçiyor diye ürününü bırakıyor.
Ama o karpuz İstanbul’da hala 15 liraya satılıyor.
Çünkü;
Mazot pahalı,
Nakliye pahalı,
Gübre ithal,
Elektrik zamlı.
Çiftçi kazanamıyor, vatandaş alamıyor. Yani üreten de, tüketen de kaybediyor.
Buğday ayıbı, Türkiye ithalatla övünemez!
Bir zamanlar buğdayı dünyaya öğreten Anadolu toprakları, bugün buğdayı ithal eden ülke haline geldi.
2024’te Rusya’dan 10 milyon ton buğday ithal ettik.
Mercimek Kanada’dan, arpa Ukrayna’dan geliyor.
Peki bizim Konya Ovası?
Trakya? Harran?
Boş!
Çünkü;
Tarım planlaması yok,
Girdi maliyeti artıyor,
İthalat çiftçinin elinden pazarı alıyor.
Bu yalnızca bir tarım sorunu değil; bu, bağımsızlık meselesidir!
Geçim adaleti sağlanmazsa, sandık cevabı net olur!
Cumhur İttifakı, ülkeye istikrar getirdik diyor.
Ama istikrar, sadece siyaset masasında olmaz.
İstikrar, bir emeklinin kirasını ödeyebildiği sofrada olur.
İstikrar, çiftçinin mahsulünü tarlada değil tezgahta satabildiği sistemde olur.
İstikrar, asgari ücretlinin çocuğunu gülerek okula gönderdiği hayatta olur.
Eğer bu geçim adaleti sağlanmazsa, sandık cevabı kaçınılmaz olur.
Unutmayın!
Karpuz tarlada kaldıysa, oy da sandıkta kalır!
Yüksek faizle büyüme olmaz!
Sıkı para politikası, yüksek faiz…
Sanayici yatırım yapamıyor.
KOBİ nefes alamıyor.
Çiftçi tarım kredisi bulamıyor.
Vatandaş borcunu döndüremiyor.
Peki ne oldu?
Üretim yavaşladı, istihdam düştü, iç talep çöktü.
Sadece enflasyon değil, umut da donduruldu!
Şimdi yapılması gereken nettir:
Faiz kademeli düşürülmeli,
Üretim desteklenmeli,
Mazot ve gübrede vergi kaldırılmalı,
Emekliye, asgari ücretliye gerçekçi zamlar yapılmalı.
Çünkü halkın cebi boşsa, ülkenin kasası da dolmaz!
Çözüm: Bu Ülkenin Gerçek Sahiplerinde
Bu ülkeyi yabancı reçetelerle değil, tarlasına küs çiftçiyle, torununa harçlık veremeyen emekliyle, pazar filesini dolduramayan asgari ücretliyle birlikte kurtarabiliriz.
Politika Ankara’dan değil, tarladan, pazardan, sokaktan yazılmalı.
Son sözümüz şudur: Umut yeşerecekse toprakta başlar
Tarlada karpuz çürüyorsa, bu sadece bir ürün değil, bir sistemin çürümesidir.
Ama unutmayalım!
Toprak hala orada.
Üreten hala burada.
Umudunu kaybetmeyen milyonlar hala ayakta.
Yeter ki yönetenler halkın sesini duysun.
Yeter ki emekliye geçin demek yerine destek sunulsun.
Yeter ki tarım ve emeğe sahip çıkılsın.
Yoksa ne tarım kalır, ne sanayi…
Ne sandıkta umut, ne sofrada huzur…