Aziz DAĞTEKİN İnceledi, Yazdı
15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en karanlık saatlerinden geçti. O gece tanklar milletin üzerine sürüldü, jetler TBMM’yi bombaladı, cuntacıların kurşunlarıyla 252 vatan evladı şehit düştü. Ancak bu aynı zamanda tarihe geçen bir dirilişin ve milletin kendi iradesini silahla bastırmaya çalışanlara verdiği dersin gecesiydi. 15 Temmuz, yalnızca bir darbe teşebbüsü değil, Türkiye’yi içeriden çökertme planlarının en kanlı tezahürlerinden biriydi.
Bu kalkışmanın arkasındaki yapı, yıllardır eğitim, bürokrasi, ordu, emniyet ve yargı gibi stratejik alanlara sinsice sızan, dini kisveye bürünmüş ancak amacını çok daha önceden devleti ele geçirmek olarak ilan etmiş FETÖ yapılanmasıydı. Önderi olan şahsiyetin annesi Yahudi, babası Ermeni olduğu iddiaları dahi bu yapının ne kadar karmaşık ve kontrollü bir proje olduğunu ortaya koyuyor. FETÖ, bir tarikat ya da dini yapı olmanın ötesinde; küresel bir aparat, Türkiye düşmanlarının hizmetinde çalışan bir istihbarat maşasıdır.
KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRAN YENİ PİYON: FETÖ
15 Temmuz’un en tehlikeli boyutlarından biri, Türk ordusunun ve polis teşkilatının bu yapı tarafından adeta ele geçirilmiş olmasıydı. Türk milletinin gözbebeği olan orduyu, kendi halkına silah doğrultan bir mekanizmaya dönüştürmeye kalkışan bu yapı, ülkenin güvenlik mimarisini çökertmeyi hedefliyordu. İşin en çarpıcı yanı, bu yapının iç savaş kurgusuyla kardeşi kardeşe kırdırmak gibi şeytani bir amacı olmasıydı.
Ancak bu tehdit yalnızca silahların sustuğu 15 Temmuz gecesiyle sınırlı değil. Bugün hâlâ, bu yapı ve türevleri farklı kimlikler altında varlıklarını sürdürmeye çalışmakta, siyasi ve sosyal yapılara sızmaktadır.
YENİ SIZMA DALGASI: CHP VE BAZI CEMAATLER
FETÖ’nün tamamen tasfiye edildiğini söylemek gerçeklikten uzak olur. Bugün hâlâ bazı dini gruplarda, tarikatlarda, hatta ana muhalefet partisi CHP içinde bile FETÖ’ye yakın yapılanmaların izleri mevcuttur. Bu sızmalar ideolojik değil, tamamen stratejiktir. Örneğin Süleymancılar başta olmak üzere birçok dini yapı, bu sızıntıdan nasibini almış durumda.
Daha da önemlisi, CHP’nin bugünkü lideri Özgür Özel’in, Mısır’da halkın seçtiği lider Mursi’ye karşı yapılan askeri darbeye yönelik kullandığı ifadeler, orduyu dengeli ve yapıcı bir aktör olarak tanımlaması, bir demokrasi dışı müdahale zeminine kapı aralayabilecek söylemlerdir. Bu söylemlerin altında ümmet, din, millet kavramlarına yönelik bir küçümseme, küresel aklın ideolojik nüfuzunun etkisi olduğu açıktır.
HAİM NAHUM DOKTRİNİ: PARÇALA, BAĞLA, ZAYIFLAT
FETÖ’nün yaptığı her şeyin bir hedefi olduğu gibi, bu hedeflerin altında yatan temel stratejiler de vardır. Bunlardan biri de Haim Nahum Doktrinidir. Bu doktrin, Türkiye’yi eğitimden ekonomiye, kültürden güvenliğe kadar her alanda zayıflatmayı amaçlayan 7 stratejik maddeye dayanır:
- Eğitimsiz Bir Toplum Yaratmak: Niteliksiz, sorgulamayan ve köreltilmiş bir gençlik hedeflenmektedir. Eğitim sistemi, bu yapılar tarafından yıllarca kadrolaşma aracı olarak kullanılmıştır.
- Ekonomik Bağımlılık Oluşturmak: Türkiye’nin IMF’ye ve dış borca bağımlı hale getirilmesi, üretimden uzaklaştırılması bu planın parçasıdır. Bugün yaşanan ekonomik darboğazlar bu bağımlılığın sonuçlarıdır.
- Milli Kimliği ve Değerleri Aşındırmak: Toplumsal hafıza, tarih ve kültür üzerinden yapılan saldırılarla milli bilinç zayıflatılmaktadır. Genç kuşakların köksüzleştirilmesi hedeflenmektedir.
- Etnik ve Mezhepsel Bölünmeler Yaratmak: Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrımı üzerinden çatışma çıkarma çabaları; PKK, FETÖ ve benzeri yapıların ortak amacıdır.
- Ordunun Gücünü Azaltmak: TSK’nın itibarsızlaştırılması ve darbe imajı üzerinden sürekli yıpratılması bu doktrinin temel taşlarındandır.
- İç Çekişmeleri Artırmak: Sağ-sol, muhafazakâr-laik kutuplaşmaları beslenmekte, sosyal medyada algı operasyonları ile çatışmalar körüklenmektedir.
- Türkiye’yi Uluslararası Arenada Yalnızlaştırmak: Dost ülkelerle bağların koparılması ve Türkiye’nin yalnızlaştırılması, Batı’ya daha bağımlı bir pozisyon oluşturmak için sistematik biçimde uygulanmaktadır.
DÜN FETÖ, BUGÜN BAŞKALARI: SENARYO DEĞİŞİYOR, AMA OYUNCULAR AYNI
Bugün yaşadıklarımız ve yarın yaşayacaklarımız, Haim Nahum’un çizdiği bu senaryonun farklı perdeleri olabilir. Bu stratejiyi uygulayanlar yalnızca dış güçler değildir. Bu coğrafyada kendi halkını hiçe sayarak Batı’ya hizmet edenlerin, milletin değerleriyle savaşanların, ordusuna, polisine kurşun sıkanların ortak özelliği; bu plana sadık kalmalarıdır.
Devlet-i ebed müddet ve millet-i ebed müddet şiarıyla, bu milletin varlığına kast eden her yapıya karşı dirayet gösterilmeli, uyanıklık elden bırakılmamalıdır. 15 Temmuz’un hatırası, yalnızca geçmişe ait bir travma değil; bugünü ve yarını da şekillendirecek bir şuur kaynağı olmalıdır.
Bugün bazı medya kuruluşları, siyasi aktörler ya da sözde kanaat önderleri FETÖ’yü aklamaya çalışıyorsa, bu kişilerin Haim Nahum’un mirasını devralmış müritler olduğunu unutmamak gerekir.
GÖZÜNÜ AÇ TÜRKİYE! DÜŞMAN SADECE SINIRDA DEĞİL, KRAVATLISI YANINDA DOLAŞIYOR!
Unutma! Düşman sadece sınırın ötesinde, üniforma giymiş halde beklemiyor. Kravatlı haliyle mecliste, ekranlarda, kürsülerde…
Sana demokrasi masalı anlatırken, milletin iradesine kurşun sıkacak fırsatı kolluyorlar!
Özgürlük diyerek, inancını, tarihini, değerlerini adım adım zehirliyorlar.
Bugün özgür düşünce adı altında camilere, ezanlara, milletin damarındaki imana saldıranlar, yarının darbe destekçileridir!
Barış diyerek ordunu zayıflatanlar, güvenlik güçlerine iftira atanlar; vatanın gövdesine saplanmış hançerdir!
Her dönemin yeni FETÖ’leri vardır. Adı değişir, yüzü değişir, yöntemi değişir… Ama ihanetin rengi hep aynıdır!
Sinsi, sessiz ve maskelidirler. Ve ne yazık ki en tehlikelileri de aramızda olanlardır.
15 TEMMUZ’U UNUTMAK, YENİ BİR 15 TEMMUZ’A DAVETİYE ÇIKARMAKTIR!
Bu bir yıldönümü değil, bir uyanış çağrısıdır!
Bu, bir daha asla! demenin zamanıdır.
Bu, toprağa düşen 252 şehidin sesine kulak vermektir.
Bu, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen tüm planlara karşı tek yürek olmaktır.
Unutma! Sessiz kalırsan, olan yine bu millete olur.
Unutma! Görmezden gelirsen, hainler yeniden büyür.
Unutma!
15 Temmuz bir gecelik kalkışma değil, hâlâ süren bir işgal teşebbüsüdür!
Artık susma zamanı değil, konuşma zamanı!
Unutma değil, hatırlatma zamanı!
Korku değil, cesaret zamanı!
Sadece anmak değil, ayağa kalkma zamanı!