Federasyon, barış değil; egemenliğe kurulan tuzaktır

Aziz Dağtekin Yazdı


Tarihin her döneminde Türk milleti, varoluş sınavlarını alın teriyle, iman gücüyle ve vatan sevdasıyla vermiştir. Anadolu’dan yükselen bu sarsılmaz irade, 1571’de Kıbrıs semalarına taşınmış; Türk’ün adaletini, bayrağını ve medeniyetini bu topraklara nakşetmiştir. Bugün ise o mirasın omuzlarında, yine bir dönüm noktasındayız.

Kıbrıs, bir ada değildir yalnızca. O ada, Türk’ün denizdeki kalesi, Doğu Akdeniz’in nabzıdır. O ada, şehitlerin duası, ecdadın emanetidir.
Ve bu emanete sahip çıkmak, tarih karşısında bir tercih değil, bir mecburiyettir.

FEDERASYON MASALLARI VE MİLLÎ VARLIĞIN TUZAKLARI

Bugün kimileri, “federasyon” adı altında Kıbrıs Türkü’nün iradesini Rum’un merhametine, Batı’nın telkinine, küresel oyunların parantezine hapsetmek istemektedir. Bu, barış değil; teslimiyetin cilalanmış hâlidir.
Bu, diyalog değil; Türk’ün devlet hakkının tırpanlanmasıdır.

Kıbrıs’ta federasyon tezi, ne yazık ki İsrail’in, İngiltere’nin ve ABD’nin çıkar laboratuvarlarında yoğrulmuş bir plandır. Bu planın hedefi, Kıbrıs Türkü’nü egemen eşitlikten uzaklaştırmak, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den geriletmek, Türk milletinin tarihî reflekslerini uyuşturmaktır.
Ama unuttukları bir gerçek vardır: Türk milleti, unutmaz. Türk milleti, teslim olmaz.

EGEMENLİK, ECDADIN EMANETİ; VAZGEÇMEK İHANET

Kıbrıs Türk halkı, Rum saldırılarıyla, ambargolarla, açlıkla, yalnızlıkla sınandı. Ama hiçbir zaman “boyun eğmedi”. Çünkü Kıbrıs Türkü, aynı damarları Anadolu’yla paylaşır; aynı sancağa bakar, aynı ezanla uyanır.
Onun kaderi, Londra’da, Washington’da, Brüksel’de çizilemez.
Kıbrıs’ın kaderi, Lefkoşa’da, Ankara’da, Türk’ün vicdanında yazılıdır.

Bugün Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliği, sadece bir siyasal statü değildir; bir tarihî ant, bir millî sözleşmedir.
O yüzden, bu egemenliği federasyon adı altında törpülemeye kalkışmak, Kıbrıs Türkü’nün değil; emperyal aklın işine gelir.

BİR MİLLET, İKİ DEVLET ve SARSILMAZ BAĞ, KARDEŞLİK YEMİNİ

Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki kardeşlik bağı, sadece diplomatik bir ilişki değildir.
Bu bağ, 1974’te can veren Mehmetçiğin, Beşparmak Dağları’nda yankılanan duaların, Gazimağusa surlarında dalgalanan bayrağın bağıdır.
Bu bağ, kanla yazılmış bir destandır.

Bugün, “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” sözü, bir slogan değil; bir milletin karakter beyanıdır ve yeminidir.
81 vilayetten yükselen vatan sesi, 82. olarak Kıbrıs’ta yankılanmalıdır. Çünkü Kıbrıs’a bakınca biz yalnız deniz görmeyiz; vatan görürüz.

TARİH ŞAHİT! TÜRK’ÜN GİTTİĞİ YERDE ESARET OLMAZ

Ecdadımız, Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Orta Asya’dan Ortadoğu’ya kadar her toprakta bir iz, bir izzet bırakmıştır.
Kıbrıs da bu zincirin halkalarından biridir.
1571’de Lala Mustafa Paşa adaya adım attığında, sadece bir fetih değil; adaletin, düzenin ve Türk’ün vakarının temelleri atılmıştı.
Ve o temeller, yüzyıllar sonra dahi sarsılmamıştır.

Bugün o ruh, Türk milletinin ve vatan evlatlarının yüreğinde yaşamaktadır.
Bizim için Kıbrıs, yalnız bir coğrafya değil; Türk’ün şerefinin, inancının, devlet aklının tezahürüdür.
Ve bu davadan geri dönüş yoktur. Çünkü bu dava, Türk’ün varlık davasıdır.

DIŞ ENTRİKALAR, İÇTEKİ ZAFİYETLERE ÇARPAR

Emperyal akıl, tarih boyunca Türk’ün birliğini hedef almıştır. Bugün de aynı oyun, farklı maskelerle sahnededir.
Kimi, “barış” diyor; kimi “entegrasyon” diyor; kimi “Avrupa vizyonu” diyor.
Oysa bu kelimelerin ardında, Türk’ü Kıbrıs’tan koparma arzusu gizlidir.
Bu arzunun yerli işbirlikçileri ise, tarih boyunca olduğu gibi bugün de milletin vicdanında mahkûm olmaya mahkûmdur.

Kıbrıs davasını sulandırmaya çalışanlara cevabımız nettir:
Vatan pazarlık konusu değildir. Egemenlik devredilmez. Türk’ün geleceği, küresel merkezlerin çizelgelerine sığmaz.
Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır çünkü başka bir ihtimal yoktur.

MİLLÎ ŞUUR: TÜRK’ÜN EN BÜYÜK GÜCÜ

Milliyetçilik, çağın dayattığı teslimiyet karşısında ayağa kalkmaktır.
Milliyetçilik, hakikati söylemekten korkmamak, tarihin sesini bugüne taşımaktır.
Bu anlamda Kıbrıs meselesi, yalnız Kıbrıs Türkü’nün değil, tüm Türk milletinin vicdan meselesidir.

Ecdadın kanıyla yazılmış bir tarih, ihmalin değil; sadakatin meselesidir.
O yüzden, Kıbrıs davasında geri adım atmak, tarihten kopmaktır.
Tarihten kopan milletin geleceği olamaz.

Bugün görevimiz açıktır:
Birliğimizi koruyacağız, egemenliğimizi savunacağız, millî çıkarlarımızı tavizsiz biçimde muhafaza edeceğiz.
Çünkü bu dava, vatan davasıdır; varlık davasıdır; namus davasıdır.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Manavgat Belediyesi’nde Yolsuzluk Operasyonu: Engin Tüter Savunma Yaptı

Manavgat Belediyesi’nde “yolsuzluk ve rüşvet” operasyonu kapsamında baklava kutusu içinde 110 bin euro alırken suçüstü …

Bir yanıt yazın