Demokrasi mi, Adalet mi, Lobi İmparatorluğu mu?

Aziz DAĞTEKİN Yazdı


Dünyanın gözü önünde, tarihin en acımasız trajedilerinden biri yaşanıyor. Gazze’de bebekler, çocuklar, anneler, doktorlar, gazeteciler, siviller sistematik bir şekilde katlediliyor. Şehirler haritadan siliniyor, hastaneler vuruluyor, okullar bombalanıyor. Ve bu vahşetin en büyük destekçisi olarak “demokrasinin beşiği” ilan edilen ABD, soykırımın mimarına silah, para ve diplomatik kalkan sunmaya devam ediyor.

Peki neden?

Bu sorunun cevabını ne bir aktivist ne de bir gazeteci verdi. Cevap, bizzat ABD’nin kudretli görünüp de güçsüzlüğünü itiraf eden Başkanı Donald Trump’tan geldi. Trump, açıkça itiraf etti:

“İsrail, Kongre’de gördüğüm en güçlü lobiydi. Her şeyi kontrol ediyorlardı. Artık o kadar güçlü değiller ama hâlâ çok etkili.”

Bu sözler yalnızca bir gerçeği değil, bir utancı da ifşa ediyor. Dünya halklarının kaderi, milyonların hayatı, yalnızca kim daha güçlü lobicilik yapıyorsa onun çıkarlarına göre şekilleniyor. Adalet, insan hakları, uluslararası hukuk gibi kavramlar, yalnızca güçsüzlerin önüne atılan susturucu terimlere dönüşmüş durumda.

SOYKIRIM KAMERALAR ÖNÜNDE YAŞANIYOR

Gazze’de yaşananlar savaş değil; bu, sistematik bir soykırımdır. Gıda ve ilaç girişinin engellenmesi, sivillerin bilinçli şekilde hedef alınması, altyapının yok edilmesi, tüm bir halkın yaşam hakkının elinden alınması başka nasıl tanımlanabilir?

Ve bu soykırım öyle gizli saklı da değil. Canlı yayınlarla, uydu görüntüleriyle, çığlık çığlığa yükselen yardım çağrılarıyla dünya kamuoyunun gözü önünde yaşanıyor. İsrail’in savaş suçu belgeleri adeta sıraya diziliyor. Ama hesap veren yok. Çünkü lobi, hukukun, ahlakın ve vicdanın önünde zırh görevi görüyor.

ABD, DEMOKRASİ Mİ, LOBİ KRALLIĞI MI?

ABD yıllardır kendini “insan haklarının koruyucusu”, “özgürlüğün savunucusu” olarak tanıttı. Ama bugün görüyoruz ki gerçek bundan çok farklı. ABD, insan haklarına değil, çıkarına bakıyor. Demokrasiye değil, lobisine hizmet ediyor.

Trump’ın sözleri bir dönüm noktası olmalıydı. ABD Başkanı bile açık açık söylüyor: “Eskiden İsrail hakkında kötü konuşamazdınız. Şimdi durum değişti.”

Bu ne demek biliyor musunuz? Bu, demokrasilerin içinin boşaltıldığını, seçilmişlerin bile özgürce konuşamadığını gösteriyor. İsrail’e karşı tek bir eleştiri bile “siyasi kariyer sonu” sayılıyor. Bu korku iklimi sadece Amerika’da değil, birçok Avrupa ülkesinde de hüküm sürüyor. Peki ama nereye kadar?

MAZLUMLARIN KANI NE ZAMAN DEĞERLİ SAYILACAK?

Gazze’de öldürülen binlerce çocuk ne zaman insan sayılacak? Onların bedenleri enkaz altından çıkarılırken ne zaman “insanlık” ayağa kalkacak? Vicdanı olan her liderin kendine sorması gereken soru budur:

Eğer bu vahşeti durduramıyorsanız, siz nasıl birer insansınız?

Uluslararası topluma sesleniyorum:
Artık ikiyüzlü kınamalardan, boş açıklamalardan, etkisiz ateşkes çağrılarından bıktık! Eğer samimiyseniz, eğer gerçekten “insanım” diyorsanız, ABD’nin veto sopasından korkmadan harekete geçin. Silah sevkiyatını durdurun. İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını talep edin. Gazze’ye insani yardım koridorları açın. Ambargoları kaldırın. Ve daha da önemlisi, bu sistematik katliamın adı olan “soykırımı” açıkça tanıyın!

BU SESSİZLİK SUÇ ORTAKLIĞIDIR

Unutmayın, bugün Gazze’deki çocuklar suskun dünyanın utancıdır. Eğer bu sessizlik sürerse, yarın sizler de aynı sessizliğin kurbanı olabilirsiniz. Zira adaletsizliğe göz yumanlar, eninde sonunda onun hedefi haline gelir.  Bu bir Filistin meselesi değildir. Bu, insanlık meselesidir. Bugün Gazze için susanlar, yarın kendi şehirleri bombalandığında kimden yardım isteyecek?

ARTIK YETER!

Uluslararası vicdanın, yalnızca güçlülere karşı değil, zalimlere karşı da konuşma vakti gelmiştir. İsrail’in işlediği suçlar, yalnızca İsrail’in suçu değil; bu suça sessiz kalan, ortak olan, destekleyen herkesin suçudur.

Trump’ın itirafları bize gösteriyor ki:  Eğer lobiniz güçlüyse, en zalim ülke bile “dokunulmaz” olabiliyor.

Ama biz diyoruz ki:

Eğer vicdanınız varsa, hiçbir lobi sizi susturamaz.

O yüzden bugün, her mazlumun çığlığına ses olmak zorundayız.

Bu vahşeti durdurun!
Çocuklar ölmesin!
Dünya susmasın!

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Ekonomide Yeni Dönem: TCMB Başkanı Karahan’dan Yatırımcılara Güvence

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, iş dünyasıyla buluştu, ekonomi gündemine dair çarpıcı …

Bir yanıt yazın

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.