Aziz DAĞTEKİN İle Pazar Sohbetti
Pazar sabahları insanın zihni daha berrak olur. Haftanın gürültüsü çekilir, geriye sorular kalır. Suriye’de Tedmur’da yaşanan saldırı da tam böyle bir pazar sorusu bırakıyor geriye: Bu gerçekten “tek başına hareket eden bir DEAŞ’lı” mıydı?
Yoksa yıllardır sahnelenen tanıdık bir oyunun yeni perdesi mi?
Bakın tabloya…
Tedmur’da ABD–Suriye ortak devriyesi hedef alınıyor.
ABD askerleri ve bir sivil hayatını kaybediyor.
Hemen ardından CENTCOM açıklama yapıyor.
Helikopterler havada, savaş uçakları sortide.
“DEAŞ tehdidi” vurgusu tekrar ısıtılıp masaya sürülüyor.
Ve en dikkat çekici ayrıntı!..
Bu saldırı, Türk ve Suriye askeri yetkililerinin temaslarından yalnızca bir gün sonra gerçekleşiyor.
Tesadüf mü?
Pazar sabahı için ağır bir soru ama sorulması gerekiyor.
DEAŞ, BİTMEYEN GEREKÇE
DEAŞ adı ne zaman anılsa, ABD’nin Suriye’deki varlığı yeniden “meşrulaşıyor”.
Ne hikmetse bu örgüt;
-
Ne tamamen bitiyor
-
Ne de ABD’nin olduğu yerlerden eksiliyor
-
Ama her seferinde YPG/SDG’nin varlığı için gerekçe üretiyor
Bugün yine aynı senaryo devrede.
ABD diyor ki, “DEAŞ’la mücadele ediyoruz.”
Peki sonuç ne oluyor?
-
YPG silah bırakmıyor
-
SDG Suriye ordusuna entegre olmuyor
-
ABD üsleri yerinde duruyor
-
İsrail’in güvenlik çemberi genişliyor
DEAŞ gerçekten bir tehditse, neden en çok ABD’nin politik ihtiyaç duyduğu anlarda sahneye çıkıyor?
10 MART MUTABAKATI KİME BATIYOR?
Türkiye’nin açık tavrı net:
YPG/SDG, bir terör örgütüdür ve Suriye ordusuna ancak ferdi entegrasyonla dahil olabilir.
Şam yönetimi bu yönde adım atıyor.
Ankara–Şam hattında askeri ve diplomatik temaslar artıyor.
Bölgesel denklem ABD’siz bir Suriye ihtimalini ilk kez ciddi ciddi konuşuyor.
Ve tam bu sırada…
Tedmur’da bir saldırı.
DEAŞ etiketi.
ABD asker kaybı.
Yeni bir “istikrarsızlık” dalgası.
Soru şu:
Bu saldırı, Suriye’nin toparlanmasını mı hedef alıyor, yoksa buna engel mi oluyor?
YPG’Yİ DİRİ TUTMA DENKLEMİ
ABD yıllardır şunu yapıyor:
-
YPG’yi eğitiyor
-
Donatıyor
-
Meşrulaştırıyor
-
Sonra DEAŞ’ı gerekçe gösteriyor
Bir örgüt tehdit olarak tutuluyor, diğeri “zorunlu ortak” ilan ediliyor.
Bu denklemde kazanan kim?
-
ABD’nin bölgedeki askeri varlığı
-
İsrail’in güvenlik stratejisi
-
Parçalı, zayıf, merkezi otoritesi törpülenmiş bir Suriye
Kaybeden kim?
-
Suriye’nin toprak bütünlüğü
-
Türkiye’nin sınır güvenliği
-
Bölgesel barış umudu
PAZAR NOTU!
Kimse çıkıp “ABD bu saldırıyı planladı” diye kesin konuşamaz.
Ama şunu sormak herkesin hakkı:
DEAŞ neden hep ABD’ye lazım olduğu anda ortaya çıkıyor?
YPG neden her krizden sonra biraz daha güçleniyor?
Türkiye–Suriye yakınlaşması neden her seferinde sabote ediliyor?
Bu sorular cevapsız kaldıkça, Tedmur’daki saldırı sadece bir “terör eylemi” olarak değil,
büyük oyunun küçük ama manidar bir hamlesi olarak hafızalara kazınacaktır.
Pazar sohbeti dediğin bazen insanın içini ferahlatmaz. Ama gerçeğe biraz daha yaklaştırır.
Ve bugün o gerçek şudur: DEAŞ bahane olabilir. Ama harita asla tesadüf değildir.
Ekonet Haber Taraftar Değil, Haberciyiz