CHP’de Rüşvetin, Pazarlığın ve Sessizliğin Anatomisi: EKO Sistem!

EDİTÖR’DEN


Türkiye siyasetinde temiz toplum, şeffaf yönetim sloganlarıyla halkın karşısına çıkan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bugün kendi içinde dönen rüşvet ağı, delege pazarlığı ve çıkar ilişkileriyle gündemde. Üstelik bu kirli çarkı ifşa edenler; herhangi bir dış aktör ya da siyasi rakip değil, bizzat CHP’nin kendi içinden çıkan, görev yapmış, yetki almış ve partinin en kritik kademelerinde bulunmuş isimler. Rüşveti veren CHP’li, alan CHP’li, şikâyet eden CHP’li, delil sunan CHP’li. Bu bir iftira değil, bir iç hesaplaşma da değil. Bu, sistematik bir çürümüşlüğün belgesi.

İstanbul İl Başkanlığı’ndan başlayan bu skandal, kongrelerde delegelere oy karşılığı para, telefon, tablet, iş vaadi gibi çıkarların sunulmasıyla ayyuka çıktı. 150 ila 350 bin TL arasında değişen rüşvet teklifleriyle parti içi seçimlere yön verildiği iddiaları yalnızca söylenti değil, mahkeme kayıtlarına, ses kayıtlarına ve itiraflara dayanan somut delillerle ortaya kondu. Öyle ki, mahkemeye yapılan başvurular sonucunda verilen tedbir kararları, savcılığın hazırladığı iddianameler ve açılan davalar, bu iddiaların ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Belediye meclis üyelerinin ve ilçe yöneticilerinin aralarında yaptığı ses kayıtları, iki kişi 750 bin liraya girer mi?, bunu düz 500’e bağla gibi ifadelerle açıkça pazarlığın boyutunu gözler önüne seriyor. Bu ifadeler, siyasetin halkın iradesiyle değil, pazar tezgâhında yapılan alışveriş mantığıyla şekillendiğini acı bir şekilde ortaya koyuyor. At pazarlığını andıran bu konuşmaların ardından gelen itiraflar ise daha vahim: Delegelere oy karşılığı 100 bin TL’lik ödemeler, gıda kartları, işe alımlar ve hatta Kiptaş’tan ev tahsisleri. İşin daha da çarpıcı yanı, bu işlemler yalnızca söylenti değil, SGK kayıtlarıyla doğrulanmış durumda.

Parti içinden yükselen bu itiraflar, CHP’nin uzun süredir dillendirdiği ahlaki üstünlük söylemini yerle bir etti. Bu sistemin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan başlayarak, olası bir cumhurbaşkanlığı adaylığına uzanan bir siyasi ve mali çıkar ağı olduğu iddiası ise artık spekülasyon olmaktan çıkmış durumda. Ekonomik çıkarların üzerine kurulan bir yapıdan, halkın fayda sağlaması mümkün mü? Bu yapıya Eko Sistem adını veren eski yöneticilerin ifadeleri, çarpıklığın ne denli kurumsallaştığını net biçimde gösteriyor.

Ama işin en çelişkili ve tehlikeli boyutu burada başlıyor: CHP yönetimi, bu kirli ilişkileri ortaya çıkaranlara değil, bu sistemden hesap soranlara değil, yargıya ve parti içi muhaliflere saldırmayı tercih ediyor. Hukukun işletilmesinden, adli süreçlerin başlatılmasından duyulan rahatsızlık, partinin bir diğer zaafını açığa çıkarıyor: Yargıya karşı tahammülsüzlük.

CHP, yıllardır yargı bağımsız değil diyerek sokağa dökülen, mitingler düzenleyen, her adli süreçte siyasi karar diyerek bağıran bir yapı olarak, şimdi aynı refleksi yine gösteriyor. Ancak bu kez mesele bir siyasi rakibin davası değil, kendi içlerindeki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin yargıya taşınması. İşin ironik kısmı ise şu: Yargıya ulaşan belgeleri sağlayanlar yine CHP’liler. Savcılığa delil sunan, ifade veren, belgeyi kayda geçiren kişiler bizzat CHP üyeleri. Bu durumda yargıya müdahale etmek isteyen, davaları itibarsızlaştırmaya çalışan bir muhalefet partisiyle karşı karşıyayız.

Ve en dramatik örnek: Partinin emektar isimlerinden biri olan Gürsel Tekin, savunma bile alınmadan partiden ihraç ediliyor. AK Parti yargısı diye yıllarca hedef gösterilen sisteme karşı demokratik refleks geliştirdiğini iddia eden CHP yönetimi, kendi içinde en temel hukuk ilkesini savunma hakkını çiğneyerek ihraç kararları alıyor. Bu, bırakın demokrasiye inancı, insan hakları beyanlarını bile boşa çıkaran bir uygulamadır.

Bugün CHP’nin içine düştüğü durum yalnızca bir parti içi kriz değil; Türkiye’nin ana muhalefet partisinin kirli ilişkiler, çıkar ağları, rüşvet skandalları ve hukuk tanımazlıkla çürümüşlüğüdür. Bu tablo karşısında, CHP’yi yıpratmak için birileri çalışıyor söylemi artık inandırıcılığını kaybetmiştir. Zira CHP’yi yıpratanlar dışarıdan değil, içeriden çıkmaktadır. Kendi ses kayıtları, kendi delegeleri, kendi belediye yöneticileri, kendi itirafçıları…

Yargıya saldırmak yerine aynaya bakmak zorundalar. Zira bu sistemle ne cumhurbaşkanlığı kazanılır ne de halkın güveni. Kendi içindeki çürümüşlüğü temizleyemeyen bir yapı, iktidar iddiasında bulunamaz. Bugün mesele bir parti meselesi değil, siyasetin namusu meselesidir.

Hakkında Editör

Taraf olmayan, habercilik yapan Ekonet Haber, bağımsız özgür, tarafsız habercilik ilkesini benimsemiş olup, hakkın ve haklının yanında yer almayı ilke edinmiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

CHP’de Gerginlik: Kurultay İptali ve Sert Sözler

Daha önce Özlem Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişi hakkında açıklama yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ‘lan’ ifadesini …

Bir yanıt yazın

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.