Aziz DAĞTEKİN İle Pazar Sohbeti
Anadolu, yüzyıllardır sadece bir coğrafya değil; Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesişim noktasında duran, enerji yollarının, ticaret güzergâhlarının ve medeniyetlerin kavşağı olan bir merkez. Bu nedenle hiçbir büyük güç bu topraklara kayıtsız kalmadı.
Bugün yaşadıklarımız, dünün devamı; dün yaşananlar, bugünün zemini…
Tarih bize gösteriyor ki, Anadolu’yu kontrol eden güç, bölgenin kaderini belirleme potansiyeline sahip olur. İşte bu yüzden dış müdahaleler bitmedi, bitmeyecek de.
EMPERYAL GÜÇLERİN ANADOLU STRATEJİSİ
Dün Bizans, Haçlı Seferleri ve kolonyal devletler…
Bugün ABD, Rusya, İngiltere ve bölgesel hesaplar içinde olan pek çok aktör…
Hepsinin ortak noktası aynı.
Anadolu’nun merkezî stratejik rolünü kendi çıkarlarına göre dizayn etme arzusu.
Bu arzunun en kolay yolu ise her dönem iç gerilimleri artırmak, etnik ve mezhepsel kırılganlıkları manipüle etmek olmuştur.
Osmanlı’nın son döneminde kimi dış güçlerin belirli azınlıkları kışkırtması, isyanlara zemin oluşturması, imparatorluğun çözülme sürecini hızlandırmıştır.
Bu tarihsel gerçek, imparatorlukların sadece dış savaşlarla değil, içerideki fay hatlarının tetiklenmesiyle çöktüğünü gösterir.
ETNİK VE MEZHEPSEL GERİLİMLERİN ARAÇSALLAŞTIRILMASI
Bugün de benzer bir yöntem uygulanıyor.
Orta Doğu’nun etnik zenginliği, dış müdahale için uygun bir manipülasyon alanı hâline getiriliyor.
Kürtler, Türklerle bin yıldır iç içe yaşadıkları hâlde, küresel güçler bu kardeşliği kendi çıkarları için zaman zaman istismar etmeye çalışıyor.
Burada önemli olan şu ayrımı yapmak:
- Kürt halkı bölgenin asli unsurlarından,
- Ancak terör örgütleri, yabancı istihbaratların araçsallaştırdığı yapılardan ibaret.
Bu iki gerçeği birbirine karıştırmak hem yanlış hem zararlıdır.
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KÜRESEL GÜÇLER TARAFINDAN ARAÇSALLAŞTIRILMASI
Yakın tarihte PKK ve onun türevleri, sadece Türkiye’ye karşı değil, bölgesel dengelere müdahale etmek isteyen güçlerin de bir aparatı hâline geldi.
ABD’nin Suriye politikası, İngiltere’nin bölge yaklaşımı, İsrail’in güvenlik stratejisi gibi etkenler; örgütleri birer jeopolitik kaldıraç olarak kullanmanın modern örnekleri oldu.
Bu noktada vurgulamak gerekir ki siyasi çıkarların gereği olarak kullanılan örgütler, hiçbir halkın temsilcisi değildir.
Onlar, uluslararası ilişkilerde “asimetri” yaratmak için tercih edilen taşeron yapılardır.
BÖLGESEL AKTÖRLERİN POZİSYON ALMA ÇABASI
Orta Doğu’da sadece büyük devletler değil, bölgesel güçler de pozisyon almaya çalışıyor.
Bu çabanın bir kısmı meşru beklentilere dayanırken, bir kısmı küresel güçlerle ittifak içinde daha geniş hesaplara hizmet edebiliyor.
Kuzey Irak’taki bazı siyasi ailelerin uzun yıllardır Batı ile yakın ilişkiler kurması, bu bağlamın bir parçasıdır.
Bu ilişkiler kimi zaman bölgedeki etnik toplulukları temsil ettiğini iddia eden yapılara siyasi üstünlük sağlarken, kimi zaman dış güçlerin bölge mühendisliğine araç oluyor.
Ancak unutulmamalı:
Orta Doğu’da halkların gerçek iradesi değil, büyük güçlerin çıkar haritaları çatışıyor.
TÜRK–KÜRT KARDEŞLİĞİ NEDEN HEDEF ALINIYOR?
Anadolu’nun en güçlü toplumsal bağlarından biri Türk-Kürt kardeşliğidir.
Bu bağ sürdüğü müddetçe bölge dışı güçlerin etkisi sınırlı kalır.
Bu nedenle:
- Terör üzerinden,
- Propaganda üzerinden,
- Tarihsel hafıza üzerinden
bu kardeşlik sürekli hedef alınmıştır.
Çünkü birlik güçlüdür; ayrılık ise dış güçlerin işine gelir.
Bugün sosyal medya, uluslararası basın, akademik raporlar ve sahadaki silahlı yapılar üzerinden yürütülen kampanyaların çoğu, bu birliği dinamitlemeyi amaçlıyor.
COĞRAFYAMIZDA KÜRESEL HESAPLAR NEDEN BİTMEZ?
Bu topraklar üzerine kurulan planların birkaç temel nedeni vardır:
- Enerji koridorları
- Doğu Akdeniz’den Kafkasya’ya, Basra’dan Avrupa’ya uzanan hatların merkezinde Türkiye bulunuyor.
- Jeopolitik konum
- NATO, Rusya, İran, Avrupa Birliği…
Hepsinin kesişiminde Türkiye duruyor.
- NATO, Rusya, İran, Avrupa Birliği…
- Demografik güç
- Genç nüfus ve dinamik toplum, bölgenin geleceğini belirlemede önemli bir faktör.
- Tarihsel-kültürel derinlik
- Türkiye’nin Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu üzerinde tarihsel bağları güçlü.
Bu unsurlar bir araya geldiğinde Türkiye’nin bölgesel bir “denge kurucu” olması kaçınılmaz hâle geliyor.
İşte bu nedenle Türkiye’nin zayıf olması birçok küresel aktörün işine geliyor.
SON SÖZ: TARİH DEVAMLILIKTIR, DERS ÇIKARANDA HÜKMÜ VAR
Bugün yaşanan hiçbir olay “bir anda” olmuyor.
Tarihsel hafızası güçlü toplumlar, bu gerçeği görür ve akılcı politikalar üretir.
Türkiye de yüzyılların tecrübesiyle, iç ve dış tehditlere karşı refleks geliştirmiş bir devlettir.
Kardeşliği korumak, provokasyonlara direnmek ve dış müdahalelere karşı birlik olmak, Anadolu’nun tarihsel kaderine sahip çıkmak demektir.
Pazar sohbetimizin özü de budur:
Bizi bölmek isteyen çok, bir arada tutacak olan yine biziz.
Ekonet Haber Taraftar Değil, Haberciyiz