SDG’nin Yönü Neden Şam Değil Tel Aviv?

Aziz Dağtekin Yazdı


Siyaset uzun süredir sadece ateşle değil, ateşin bile tarif edemediği bir hararetle yol alıyor. Ahlak yoğun bakımda, vicdan karantinada, edep ise küresel çıkar düzeninin enkazı altında çoktan sessizce can verdi. Bugün Ortadoğu’dan Afrika’ya, Kafkasya’dan Pasifik’e uzanan tüm jeopolitik hatlarda aynı gerçekle yüzleşiyoruz:

Dünya, çıkarın kutsallaştığı, insanlığın ise ucuz bir meta hâline geldiği yeni bir çağın içine girdi.

Bu çağın adı ne modernliktir ne demokrasi ne de küresel barıştır.

Bu çağ, güç sahiplerinin silahlandırdığı örgütlerin,
finanse ettiği milislerin,
sürekli kaosla yönetilen devletçiklerin
ve çöküşü yönetilebilir bulan büyük güçlerin çağıdır.


TERÖR ARTIK BİR ARAÇ DEĞİL, DEVLETLERİN SOĞUK SİLAHI


Artık hiçbir örgüt, hiçbir ayaklanma, hiçbir bölgesel yapılanma kendiliğinden doğmuyor. Dünya öyle bir düzene evrildi ki:

  • Terör örgütleri, büyük devletlerin resmi olmayan “ödenekli birimi” gibi çalışıyor.
  • Silah şirketleri, kriz bölgelerinin devamından besleniyor.
  • Devletler, kendi ordularıyla yürütmeye cesaret edemedikleri operasyonları taşeron gruplara ihale ediyor.
  • Kaos, modern diplomasinin ana aracı hâline geldi.

Bugün sadece Ortadoğu’da değil; Ukrayna’da, Afrika Sahel’de, Güney Amerika’da, Asya Pasifik’te aynı tabloyla karşı karşıyayız.

Dünya, devletlerin terörü yönettiği değil, terörün devletleri yönlendirdiği bir formata dönüyor.

Ve bu dönüşümün merkezinde bir soru giderek belirginleşiyor:

Hangi güç kimleri kullanıyor, kim kimi taşeron kılıyor?


SDG-YPG’DEN DAHA BÜYÜK TABLO:DÜNYAYI BÖLEN KORİDOR SAVAŞLARI


Bugün SDG’nin yönü Tel Aviv’e mi dönüktür, Washington’a mı yaslanmıştır, yoksa Avrupa’nın çevreleme projelerinin taşeronluğunu mı üstlenmiştir soruları elbette önemlidir.
Fakat asıl mesele bundan çok daha geniştir.

Çünkü Suriye hattında yaşananlar, dünyanın yeni güç mimarisinin küçük bir kopyasıdır.

Dünyanın büyük kırılma fayları artık üç eksende şekilleniyor:

  1. Kara Koridorları: İran’dan Çin’e, Rusya’dan Hindistan’a uzanan ticari ve askeri hatlar.
  2. Enerji Koridorları: Doğu Akdeniz’den Kafkasya’ya, Afrika’dan Arktik’e uzanan kaynak savaşları.
  3. Güvenlik Koridorları: ABD-İsrail hattının Ortadoğu’da, NATO’nun Avrupa’da, Çin’in Pasifik’te kurmaya çalıştığı nüfuz alanları.

SDG bu nedenle sadece bir “örgüt” değil;
küresel koridor savaşının Ortadoğu’daki en kullanışlı istasyonudur.

İsrail’in Suriye politikasında kullandığı aparat,
ABD’nin bölgede kalıcılık aracı,
Avrupa’nın Türkiye’yi çevreleme planında bir basınç noktası,
Rusya ve İran için ise dengelenmesi gereken bir tehdit hattıdır.

Yani mesele artık yerel değil, gezegen düzeyinde bir çıkar çatışmasıdır.


DÜNYA NEDEN KAOSA TESLİM EDİLİYOR?


Çünkü kaos, güçlü devletlerin en verimli yönetme aracıdır.

  • Kaos varsa, silah satışı vardır.
  • Kaos varsa, enerjinin değeri artar.
  • Kaos varsa, devletler “tehdit” üzerinden yeniden konumlandırılabilir.
  • Kaos varsa, küçük aktörler büyüklerin kontrolünde kalır.
  • Kaos varsa, ekonomik daralma bile bir “fırsata” çevrilebilir.

Bugün ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığı,
İsrail’in güvenlik doktrini,
Rusya’nın denge siyaseti,
Çin’in sessiz ama derin ekonomik yayılımı
işte bu kaos ekonomisi üzerine kuruludur.

SDG gibi yapılar ise bu düzenin sadece görünen yüzü,
arkadaki satranç tahtasının piyonlarıdır.


TÜRKİYE AÇISINDAN TEHLİKE! SADECE SINIR DEĞİL, EGEMENLİK MÜCADELESİ


Türkiye’nin karşısındaki tablo bu yüzden yalnızca “terör tehdidi” değildir.

Mesele, ulusal güvenliğin ötesinde bir bölgesel egemenlik savaşıdır.

Bugün:

  • Suriye ile normalleşme ihtimali,
  • Türkiye-İran-Rusya güvenlik hattının oluşma potansiyeli,
  • İsrail’in kuzeydeki koridor planlarının baltalanması,
  • ABD’nin Suriye’deki varlığının zora girmesi birbirine bağlıdır.

Bu nedenle Türkiye’nin atacağı her adım sadece Ankara-Şam hattını değil, Washington’u, Tel Aviv’i, Moskova’yı, Tahran’ı ve Pekin’i aynı anda etkiler.

Çünkü Türkiye ile Suriye’nin ortak hareket ettiği bir denklemde:

  • SDG’nin aparat rolü biter,
  • İsrail’in Suriye stratejisi çöker,
  • ABD’nin doğu-batı koridor planı darbe alır,
  • Avrupa’nın çevreleme politikası boşa düşer.

İşte bu nedenle “Türkiye-Suriye normalleşmesi” bugün küresel güçleri rahatsız eden en kritik eşiktir.


TAŞERONLARIN KADERİ: KULLANILDIKLARI GÜN PARLAK, BIRAKILDIKLARI GÜN KARANLIK


Tarih hep aynı hikâyeyi anlatır:

  • ABD’nin Afganistan’da kullandıkları,
  • İsrail’in Lübnan’da devreye soktukları,
  • Rusya’nın Kafkasya’da işlevselleştirdikleri,
  • Avrupa’nın Balkanlar’da destekledikleri…

Hepsinin hikâyesi aynıdır:

Kullanıldıkları gün “stratejik aktör”, işlevleri bittiği gün “yük” olurlar.

Bugün SDG’nin durduğu yer tam da burasıdır.

Bir gün ABD çekildiğinde,
İsrail önceliklerini değiştirdiğinde,
Avrupa’nın sahadaki hesapları çöktüğünde,
bu yapının karşısında ne Şam’ın rızası kalacaktır
ne Ankara’nın sabrı
ne de bölgenin toleransı.


BÜYÜK GERÇEK:DÜNYA KIRILMA EŞİĞİNDE


Bugün yaşananlar bir örgüt sorunu değildir.
Bu, insanlık tarihinin en büyük çıkar çatışmalarından biridir.

Bir tarafta çok kutupluluğa hazırlanan Türkiye, Suriye, İran, Rusya ekseni, diğer tarafta tek kutupluluğu korumaya çalışan ABD, İsrail, AB hattı vardır.

SDG ise bu devasa hesaplaşmanın tam ortasında duran küçük bir taşerondur.
Ve taşeronların kaderi bellidir.

Bir gün sahipleri tarafından ya bırakılır ya da daha güçlü bir aktöre entegre edilir.

O gün yaklaşıyor.

Bölge yeni bir kırılma eşiğine hızla ilerliyor.
Dünya yeni bir çıkar fırtınasının tam ortasında.
Ve bu fırtına, yalnızca Ortadoğu’yu değil, dünyanın bütün jeopolitik mimarisini yeniden şekillendirecek kadar büyük.

Gürültüyle yönetilen dünyada hakikat susturulsa da, sır perdesi artık aralanıyor! Bugün SDG’nin yönü Şam’a değil Tel Aviv’e dönüktür.  Dünyanın yönü ise barışa değil, giderek büyüyen bir çıkar savaşına.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Resmi Gazete’de Yayımlandı: Otellerde Kimlik Fotokopisi Uygulaması Kaldırıldı

Turizm ve otelcilik sektöründe uzun yıllardır süren kimlik fotokopisi alma uygulaması, Resmi Gazete’de yayımlanan yeni …

Bir yanıt yazın