Siyasetin gri alanı daralıyor; karar vermeyen kaybedecek!

Aziz Dağtekin ile Pazar Sohbeti


CHP’nin İmralı tartışmasından Kürt seçmenle ilişkisine, Avrupa siyaseti alışkanlıklarından risk almaktan kaçınan tarihsel DNA’sına kadar tüm çelişkilerini analiz eden bu  haftaki Pazar Sohbetimiz Türkiye’nin kritik eşikte netlik aradığı bir dönemde CHP’nin neden gri alanda kaldığını ve bunun siyasi sonuçlarını detaylı bir şekilde ele alıyoruz.
Hazırlanın!
Türkiye siyasetinin üzerini kaplayan o kalın sis perdesini bugün tek tek aralıyoruz.
Çünkü memleketin havası öyle elektrik yüklü, öyle biriken bir gerginlikle dolu ki…
Sanki ülkenin tam ortasında görünmez bir fay hattı titriyor ve herkes büyük kırılmanın ayak seslerini duyuyor gibi.
İşte tam da bu kritik eşikte artık saklanmak yok, kaçamak cevaplar yok.
Bugün, kimsenin söylemeye cesaret edemediği ne varsa hepsini masaya koymanın zamanı.
Bak şimdi…
Türkiye’nin en kritik meselesinde devlet “Bu işi bitirelim” diye adım atıyor; Bahçeli çıkmış “ayak sürümeyin” diye açık açık uyarıyor.
Peki CHP ne yapıyor?
Klasik CHP… Var gibi yok, destekler gibi desteklemez, cesurmuş gibi davranır ama fiiliyatta hep kaçak güreşir. Neden? Çünkü risk almaya alışık değiller. Tarihsel DNA’ları buna uygun değil.
Bu cümlemizin ardından sandalyenize tarafsız bir şekilde yaslanıp bu önemli ve tarafsız tahlilimizi dikkatle sonuna kadar okuyun:

“CHP SİYASET ÜRETMEK İÇİN KURULMADI” TESPİTİ

CHP’nin temel sorunu bugün başlamadı.

Kuruluşundan itibaren karar alan değil, başkalarının aldığı kararı uygulayan bir parti kültürü geliştirdi.
Vesayet ne derse onu prosedüre bağlayan bir memurlar partisi hâline gelmişti.

2002’den sonra vesayet gerileyince CHP’nin elinde bir anda pusula kalmadı. Çünkü yıllarca karar alma alışkanlığını değil, talimat uygulamayı öğrenmişti.

“İMRALI’YA KİM GİDECEK?” TARTIŞMASI TURNUSOL KÂĞIDIDIR

Partinin en büyük gerilimi ortada:

  • Bir yandan Kürt seçmeni küstürmek istemiyor,
  • Öte yandan yıllarca ulusalcılığa yaslandığı için kendi gölgesinden bile korkuyor.

İmralı’ya heyet gitsin deniyor, ama “Biz yokuz” diyorlar. Çünkü bir zamanlar HDP/DEM ile yapılan işbirliklerini bugün inkâr modundalar. “Biz temiziz” demek için en küçük riski bile almak istemiyorlar.

Bu nasıl politika?

Madem barış süreci diyorsun, o zaman sorumluluk al!
Yok eğer karşıysan, açıkça karşı çık!
Hem orada olacaksın hem olmayacaksın… Bu tam anlamıyla siyasetin amfibik hâli! Ne karada ne suda.

“CHP’NİN AVRUPA’YA ŞİKAYET SİYASETİ”

Türkiye’de sıkıştıklarında soluğu Brüksel’de alıyorlar. Her rapora “Türkiye kötü” diye ekleme yaptırmak için çabalıyorlar. Bu bir siyaset değil; bir konsolosluk refleksi… İç politikayı dışarıya ihale etme alışkanlığı.

Peki bu nereye dayanıyor?

Bu tavır, kendi tabanına güvenmemekten, özgüvensizlikten ve tarihsel vesayet hafızasından besleniyor. Kendi gücüne değil, dış referanslara yaslanarak siyaset yapmaya alışmış bir parti. Fakat artık 2025 Türkiye’si bu yöntemi yemiyor.

“CHP neden risk almaktan korkuyor?” sorusunun cevabı bizde nettir.  Bize göre üç neden var:

  1. Tarihsel hafıza:

Yönetmeye değil, yönetilen kararları uygulamaya alışık bir parti kültürü.

  1. Taban çelişkisi:

Hem Kürt oylarını kaybetmek istemiyorlar, hem ulusalcı tabanın öfkesini göze alamıyorlar.

  1. Siyasi hesap:

HDP/DEM ile geçmiş ortaklıklarını görmezden gelmek için orta alanda, gölgede kalmayı tercih ediyorlar.

Açık konuşmak gerekirse… Bugün bir general çıkıp, “İmralı’ya gidenleri tutuklayın!” dese, CHP’nin bir bölümü buna sevinçle destek verir. Çünkü refleksleri hâlâ orada.

BU TAVIR KÜRT SEÇMENDE NASIL OKUNUYOR?

Kürt vatandaşlar meseleyi şöyle okuyor:

Terörsüz Türkiye projesine ayak sürenler, sadece teröre değil, Kürtlerin barış arzusuna da mesafeli duruyor. Çünkü terörün en büyük yükünü zaten Kürtler taşıdı. Sürecin önünü kesenler, Kürtlerin düşüncesine göre, aslında Kürtlerle birlikte yaşam fikrine de şüpheli yaklaşmış oluyor.

Ve merak edilen ve fakat iyi tahlil edilemeyen gizemli sonuç da şöyle:

CHP bunun farkında değil ama ilk seçimde çok acı bir şekilde öğrenecek.

Son soru: CHP’nin siyasi manevraları neye dayanıyor?

Cevabımız gayet açık ve net:

CHP’nin manevraları stratejik değil, reaksiyoneldir.
Bir gün ulusalcıya göz kırpar, ertesi gün DEM korkusuyla susar.
Bir gün Avrupa’ya sığınır, ertesi gün milliyetçilik oynar.
Bize göre bu gelgitlerin, bu tutarsızlığın tek bir mantığı var. O da seçmeni küstürmemek için hiçbir konuda netlik göstermemek.

Ama Türkiye artık muğlaklık kaldırmıyor.
Memleketin kaderini belirleyecek meselelerde “bakalım, göreceğiz, şartlara göre” siyaseti çöktü.
Devlet kararlı, iktidar kararlı, Bahçeli “ayak sürümeyin” diye açık açık rest çekiyor…

Ve o masanın etrafında herkes pozisyonunu alırken, CHP hâlâ aynı yerde.
Ne tam var, ne tam yok; ne destekliyor, ne karşı çıkıyor.

Bu devirde gri alanda duranın üzerine kimse güven inşa etmez.
Ortada duranın üstünden herkes geçer.

Net olan yol alır. Yalpalayan siyasetin ise, tek bir sonu vardır. O da ciddiye alınmamak.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

IMF’den Türkiye Ekonomisine Övgü: Büyüme Sağlam

Uluslararası Para Fonu, Türkiye ekonomisinin kısa vadede büyümesinin sağlam kalmasının ve enflasyonun kademeli olarak düşmeye …

Bir yanıt yazın